Bölüm 2: Büyülü Orman ve Gizemli Sonuçlar

Liyan, arka bahçesinin sihirli bir ormana dönüştüğünü izlerken odasında duruyordu. Her şeyin bu kadar hızlı gerçekleşmesine inanamıyordu, ancak içinde bir heyecan ve aynı zamanda bir tedirginlik hissediyordu. Hayallerinin bu şekilde gerçekleşmesi ne anlama geliyordu? Sonuçları beklediğinden daha büyük olabilir miydi?


Tereddütlü adımlarla Liyan, dileğiyle yarattığı ormanı keşfetmek için bahçeye çıkmaya karar verdi. Arka kapıyı açtığında, havada tuhaf çiçek kokuları dolandı ve dev ağaçlar yavaşça sallanıyordu. Yer, daha önce hiç görmediği yapraklarla kaplıydı ve hava, dallar arasında dans eden kuşların ve küçük yaratıkların sesleriyle doluydu.

Liyan ilk adımlarını ormana attı ve etrafına dikkatlice baktı. Her şey büyüleyici ve inanılmaz görünüyordu, ama içini kaplayan tuhaf bir his vardı.

Küçük yaratıkların ağaçlar arasında koşturduğunu izlerken alçak bir sesle, "Bu, rüyalarımdan biri gibi, ama çok gerçek hissediliyor," dedi.

Yavaşça yürürken, büyük bir ağacın arkasından ince bir ses duydu. Dikkatle ilerledi ve yaklaştığında küçük, parlak tüylü ve sırtında küçük kanatlar olan bir yaratık gördü. Yaratık bir tavşana benziyordu, ama çok daha tuhaf ve büyülüydü. Büyük gözleriyle ona korkulu bir şekilde bakıyordu.

Liyan gülümseyerek, "Merhaba, korkma, sana zarar vermem," dedi.

Ancak küçük tavşan hiç hareket etmedi, sadece ona bakmaya devam etti. Sonra aniden hızla koşarak uzaklaştı ve ağaçların arasında kayboldu.

Liyan yaratığın ardından bakarken, "Burada neler oluyor? Bu ormandaki yaratıklar korkuyor gibi görünüyor," diye düşündü.

Ormanda yürümeye devam etti ve ilerledikçe tuhaflık arttı. Ağaçlar sanki kendi dillerinde konuşuyormuş gibi fısıldıyorlardı ve bazen dalların arasından gelen garip sesler duyuyordu, ama kaynağını belirleyemiyordu.

Birden, ormanın ortasında ışıldayan küçük bir gölet gördüğünde durdu. Gölet büyüleyici bir şekilde parlıyordu ve içindeki su, güneş ışığını yansıtarak büyülü bir parlaklık veriyordu. Liyan gölete yaklaşıp kenarına oturdu ve yansımasına baktı.

Yansımasına bakarken, tuhaf bir şey hissetti. Yüzünün yansıması yavaşça değişmeye başladı. Normal bir yansıma değildi, hafifçe bozuluyordu. Gözleri büyüyor ve yüzü tanınmayacak şekilde değişiyordu.

Liyan korkuya kapıldı ve hızla göletten uzaklaştı. "Burada ne oluyor?" diye sordu kendine suya bakarken.

Tam geri dönmeye hazırlanırken, arkasında derin ve ihtişamlı bir ses duydu: "Ormana geldin, ama sonuçlarını düşünmedin."

Liyan hızla döndü ve önünde devasa bir ağaç gördü. Ancak bu sıradan bir ağaç değildi. Gövdesi, eski ve bilge bir yüzü andıran oymalarla doluydu ve dalları yavaşça hareket ediyordu, sanki nefes alıyormuş gibi.

Şaşkınlıkla geri adım atarak, "Sen kimsin? Nasıl konuşabiliyorsun?" diye sordu.

Yavaşça cevap verdi: "Ben bu ormanın ruhuyum, dileğinle yarattığın ormanın. Ama her gerçekleşen dileğin bir bedeli vardır."

Liyan kafası karışmış bir şekilde, "Ne demek istiyorsun? Sadece büyülü bir orman istediğimi yazdım, ama bir bedeli olduğunu bilmiyordum," dedi.


Ağaç ruhu cevap verdi: "Elinde tuttuğun o defterin gücü sadece bir oyun değil. Yazdığın her şey gerçekleşiyor, ama denge korunmalı. Bir orman istedin, bu yüzden dünyan değişti ve artık eskisi gibi olmayacak."

Liyan’ın içine korku ve pişmanlık dolmaya başladı. Basit bir dileğinin bu kadar büyük bir değişikliğe neden olacağını düşünmemişti. Alçak bir sesle, "Bunu nasıl düzeltebilirim?" diye sordu.

Ağaç ruhu cevap verdi: "Defterin taşıdığı gücün sınırlarını anlaman gerekiyor. Onu nasıl kullanacağını öğrenmezsen, kontrolünü kaybedebilirsin."


Bu anda, Liyan omuzlarında ağır bir sorumluluk hissetti. Defteri sadece hayallerini gerçekleştiren bir araç olarak görmüyordu artık, aynı zamanda büyük bir güce sahip bir şeydi ve bu güce saygı duyması gerekiyordu.

Liyan hızla eve dönmeye karar verdi. Ormanın içinden koştu ve bahçe kapısına vardığında, son bir kez arkasına dönüp ormana baktı. Bu orman, başlangıçta sadece bir rüyaydı, ama şimdi gerçek ve tehlikeli bir şeye dönüşmüştü.

Odasına girdiğinde, yatağına oturdu ve defteri eline aldı. Kalbi hızla atıyordu ve bir sonraki adımı düşünüyordu. Kendi kendine, "Dikkatli olmalıyım. Defteri düşünmeden kullanamam," dedi.

Defteri kapattı ve yanına koydu, defterin gücü hakkında daha fazla bilgi edinmesi gerektiğini biliyordu.



Okuma Ayarları


Arka Plan Rengi