Efsaneye göre kuşların hükümdarı olan ve Kaf Dağı’nda yaşayan Simurg, bilinen adıyla Zümrüdü Anka Kuşu, Pers mitolojisinde ortaya çıkan ve zaman içerisinde doğudaki hikâye ve efsanelerde de yer almaya başlayan bir kuştur. Türk Mitolojisi'nde ise "Anka Kuşu" veya "Tuğrul Kuşu" olarak anılan bu kuş yabancı kaynaklarda ise "Phoenix" olarak geçmektedir. Adını sıkça duyduğumuz, birçok kültürde yer edinmiş efsanevi kuş Zümrüdü Anka Kuşu popüler kültürde; yandıktan sonra küllerinden yeniden doğması ile bilinir.
Efsanelere göre Zümrüdü Anka Kuşu Kaf Dağı’nın tepesinde Bilgi Ağacı’nda direkleri abanoz, sandal ve öd ağacından yapılmış köşke benzer bir yuvada yaşarmış. Her şeyi bilirmiş ve bu yüzden kuşlar ona ne danışırlarsa çözüme kavuşturacağına inanırlarmış. Aynı zamanda Zümrüdü Anka ne zaman öleceğini de bilirmiş. Öleceğini anladığı an ağacın kuru dallarıyla kendine bir kafes örer daha sonra kafesin içerisine girerek Güneş’in kavurucu ateşiyle alev almayı beklermiş. Tamamen küle dönüşene kadar yanar sonra tekrar küllerinden doğarmış.
Günlerden bir gün bir kuş sürüsü başlarına gelen olaylarla ilgili Anka Kuşu’ndan yardım istemek isterler. Fakat onu daha önce kimse görmediği için ne yapacaklarını bilemezler. Günlerce Anka Kuşu’nun gelip kendilerini kurtarmalarını beklerler.
Tam pes etmek üzereyken ülkenin birinde Anka Kuşu’nun kanadından bir tüy bulurlar. Hep birlikte Kaf Dağı’nın zirvelerine giderek Anka Kuşu’nu bulmayı planlarlar.
Ancak yolculuk onlar için zorlu bir süreç olacaktı. Çünkü dağa ulaşmak için 7 vadiden geçmeleri gerekiyordu. Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. İsteği ve sebatı az olanlar Nefs Vadisi’ni geçerken pes etmişler. Kuşların kimisi de Aşk Vadisi’ne dalmış, kalmış. Cehalet Vadisi’ne gelmişler. Burada artık akıllarında yer kaplayacak diye hiçbir şey düşünmemeye başlayanlar olmuş. Sürüden kopmalar devam ederken İnançsızlık Vadisi’ne girdiklerinde birden her şey anlamını yitirmiş. Simurg’u bulmanın hiçbir şeyi değiştirmeyeceği inancına kapılanlar olmuş ve dönmüşler. Yalnızlık Vadisi’ne geldiklerinde ise kuşlardan bazıları o vadiye sadece kendileri ulaşmış gibi bir hisse kapılmışlardı. Bu vadiden de dönenler olur. Kalanlar ise güçlerini birleştirerek bir sonraki vadiye doğru yol almaya başlamışlardı. Dedikodu Vadisi’ne geldiklerinde ise vadiden fısıltı sesleri yükselmiş. En arkadaki kuş bir fısıltı duymuştu. Fısıltı ona Anka Kuşu’nun yeniden doğarken tüylerinin yandığını söylemişti.
Hemen bunu bir öndekine aktarmıştı. Bir diğeri, tüyleri olmadığı için hırçınlaştığını herkese saldırdığını söylemişti. Bu söylentiler kuşlar arasında böyle sürüp gitmişti.
İnananlar kalmış, inanamayanlar yollarına devam etmişlerdi. Bütün kuşların Ben Vadisi’ne girer girmez, içlerinde değişik bir his uyanır. Kimi diğer kuşun kanadını eleştirmeye başlar, bir diğeri her şeyi bildiğini iddia eder. Hepsi en önde lider olmak ister, öne geçmek için birbirlerini ezip dururlar. Ta ki vadiden çıkana, “Ben”den uzaklaşana dek… Nihayet vadiden Kaf Dağı’na vardıklarında, dünyadaki bütün kuşlardan geriye sadece 30 tanesi kalır. O anda Zümrüdü Anka kuşunun “otuz” demek olduğunu öğrenirler.
Kalan kuşların hepsi Simurg’tur. Kurtarıcı, bilge, mükemmel kuş; bu yedi vadiyi geçen kuşların tamamıdır. 30 kuş anlar ki aradıkları kendileridir ve gerçek yolculuk, kendine yapılan yolculuktur.