Bölüm 2

Faris içinden: Tabii ki yine mini şortunu giymiş. Eksik olan sadece bir bikiniydi. İçeri gireyim de ne haltlar karıştırıyor bir bakayım...

Sonra içeri girdi ve kardeşi ve kuzeni olan Selma’yı aramaya başladı. Onun çocukken bile ne kadar inatçı ve bencil olduğunu düşünüyordu. Faris, Selma’yı bulamayınca odasına gitti, üzerini değiştirdi ve aşağıya indi.

İçeri girerken, kız kardeşi Farha ve Selma’nın konuşmalarını duydu. Dinlemeye karar verdi.

Farha: "Neden Faris ile evlenmek istemiyorsun? Bildiğim kadarıyla hayatında kimse yok."

Selma, soğukkanlılıkla: "Bu sorunun cevabını en iyi sen biliyorsun Farha, söylememe gerek yok."

Farha, eski yaraları deşmek istemediği için konuyu değiştirmeye karar verdi.

Farha: "Başörtün çok yakışmış. Eskiden başörtüsü takmak istemezdin, özgürlüğünü kısıtladığını söylerdin. Dört yıl içinde bu kadar nasıl değiştin?"

Selma: "Hayatımda her şey değişti. Senin bildiğin Selma artık yok, öldü. Yeni bir Selma var ve ben bile onu tam olarak anlayamıyorum. Çok yorgunum Farha."

Farha, Selma'nın acısını paylaştı. O, Selma’yı kardeşi gibi seviyordu.

Faris, onların konuşmalarını dinlerken, ne hakkında konuştuklarını merak ediyordu. Farha, Selma’nın sırlarını bilen tek kişiydi. Faris, neden bu kadar merak ettiğini sorguladı, ama sonra bunun önemli olmadığını düşündü. Zaten bu evliliği kabul etmeyecek ve bir bahane bulup reddedecekti.

Farha: "Başörtüsünü ne zamandır takıyorsun?"

Selma: "Yaklaşık üç buçuk yıl."

Farha: "Allah imanını güçlendirsin."

Selma, alaycı bir şekilde: "Teşekkürler."

Farha, konuşmaya devam edecekken Faris'in arkalarında durduğunu fark etti.

Farha: "Merhaba Faris."

Faris: "Merhaba Farha, nasılsın?"

Faris, Selma’nın kıyafetlerinin tamamen değiştiğini fark etti. Eski kıyafetlerinden eser yoktu. Kıyafetleri vücudunu tamamen örtüyor, başörtüsü takıyordu. Selma, tüm beklentilerini yıkmıştı. Yıllar gerçekten insanı değiştiriyordu.

Farha, Faris'in dalgın olduğunu fark ederek: "Ne düşünüyorsun, nereye daldın?"

Faris, dikkatle: "Buradayım."

Selma, içinden: "Ne kadar kaba, selam bile vermedi. Onu reddetmek için bir sürü sebep bulacağım. Hayırlısı olsun."

Faris: "Merhaba Selma, hoş geldin."

Elini uzattı ve Selma da onun elini sıktı.

Selma: "Hoş bulduk Faris."

Ali: "Yeşil gözlü kuzenimiz hoş gelmiş."

Herkes Ali'ye baktı ve Selma, küçük kuzeninin bu tatlı lafına gülümseyerek cevap verdi.

Faris: "Merhaba Ali."

Ali: "Hadi yemek hazır."

Kuzenleri Samiye ve Zeynep de geldiler.

Samiye: "Hoş geldin kuzen."

Selma: "Hoş bulduk."

Samiye, alaycı bir şekilde: "Başörtün çok güzel. Yoksa saçların döküldü mü?"

Selma, Samiye’nin kıskançlığını bildiği için ona cevap vermedi. Kendisini kışkırtmaya çalıştığını biliyordu. Zeynep araya girdi.

Zeynep: "Saçları hala çok güzel ve eskisinden daha uzun."

Samiye: "Kim bu Rapunzel?"

Zeynep, gülerken: "Yeni bir hastalık, Allah bizi korusun."

Ali, gülerek: "Hadi yemeğe geçelim."

Herkes masaya oturdu. Selma, Farha ve Zeynep’in arasına oturdu ve karşısında Faris vardı. Yemek yemeye başladıklarında, Selma’nın yüzü aniden kızardı ve Faris onun iyi olmadığını fark etti.

Faris, endişeyle: "Bir şey mi oldu Selma, iyi misin?"

Selma: "Bilmiyorum."

Herkes Selma’ya baktı ve gerçekten çok kötü olduğunu fark etti. Yüzü kıpkırmızıydı.

Selma, masadan kalktı ve mutfağa doğru gitti. Onun peşinden Zeynep ve Farha da gittiler.

Samiye, kurnazca: "Görünüşe göre gelinimiz bizim yemeklere alışık değil."

Warda: "Öyle görünüyor."

Abdurrahman, eşinin ve Samiye'nin kurnazca planlarını biliyordu ama sessiz kalmayı tercih etti. Faris, Selma’nın tabağından bir kaşık aldı ve tattı. Tabağındaki acı biber oranı diğer tabaklardan farklıydı.

Faris: "Bu da ne?"

Süheyla: "Ne oldu Faris?"

Faris: "Bir bak bakalım."

Faris, tabağı Süheyla’ya verdi ve o da tattı. Anında su istedi.

Süleyman: "Kim yaptı bunu Selma’nın tabağına?"

Süheyla: "Bilmiyorum."

Süleyman: "Bu çocukça şeylerin hesabı sorulacak."

Samiye, korkuyla sessiz kaldı.

Faris, mutfağa gidip Selma’nın durumunu kontrol etti. Selma sandalyede oturmuş, elleri karnında, yanında Zeynep ve Farha vardı.

Faris: "Selma, iyi misin?"

Selma cevap veremedi.

Faris, öfkeyle: "Konuşmuyor musun?"

Farha: "Tansiyonu düşmüş, konuşamıyor."

Faris: "Tabağında aşırı acı vardı, kim yaptı bunu bilmiyorum."

Farha: "Selma’nın bağırsakları hassas, fazla acıya tepki veriyor."

Faris: "Süt verin, ağzını yumuşatır. Ben eczaneye gidip ilaç alacağım."

Zeynep: "Selma, iyi misin?"

Selma: "Ölecek gibi hissediyorum."

Zeynep: "Muhtemelen Samiye yaptı bunu, kıskanıyor çünkü."

Farha: "Şimdi sırası değil."

Zeynep: "O zaten Faris’in peşinde, bu yüzden kıskanıyor."

Farha: "Sus artık."

Naciye: "Kızım, nasılsın?"

Selma: "Biraz daha iyiyim, büyükanne."

Zeynep: "Faris ilaç almaya gitti, düzelirsin."

Naciye: "Bu işin peşini bırakmayacağım, kızım."

Selma: "Büyükanne, senin suçun değil."

Faris, ilaçla geri döndü ve Selma’yı dinlenmesi için odasına götürdü. Naciye ve Süleyman, Süheyla ve diğerlerini ciddi bir şekilde uyardılar. Süheyla, bu işin arkasında kimin olduğunu merak ediyordu.

***

Abdurrahman, odasında Warda ile konuşuyordu.

Abdurrahman, içinden: "Bu işi sen yaptın, ama seni yetiştireceğim."

Warda, yüzünde kötü bir gülümsemeyle: "Neden bu kadar sinirlisin?"

Abdurrahman: "Sana son kez söylüyorum, eğer bir daha böyle bir şey yaparsan seni affetmem."

Warda: "Eskiden bana deli gibi aşıktın."

Abdurrahman, yalan söyleyerek: "Seni sevmedim, seni sadece kuzenim olduğun için evlendim. Ama her geçen gün senden daha da soğuyorum."

Ve Abdurrahman, sinirle odadan çıktı.

***

Gece, Selma bir kabusla uyandı.

Selma, çığlık atarak: "Hayır, hayır!"

Zeynep, korkuyla: "Ne oldu?"

Selma: "Bir şey yok."

Zeynep: "Lütfen bana sarıl."

Zeynep, Selma’yı kucakladı.

Zeynep: "Bu kabuslar sık sık mı oluyor?"

Selma: "Evet, çok sık."

Bir süre sonra Selma, Zeynep’in kucağında uyuyakaldı. Güvende hissetmek istiyordu.

***

Kerime’nin evinde, akşamı ailesiyle geçirdikten sonra, evine döndü. Kerime, evde sessizliği sağlamak için kızı Samiye'yi uyardı.

Kerime: "Sen mi yaptın bunu?"

Samiye, kinle: "Evet, ben yaptım."

Kerime, ani bir hareketle kızına tokat

attı.

Samiye, şokla: "Beni mi dövüyorsun anne?"

Kerime: "Evet, çünkü ailenin itibarını zedeliyorsun. Kendine gel ve adam gibi davran. Yoksa seni evden çıkarırım."

Samiye, odasına sinirle gidip kapıyı çarparak kapattı.

Kerime: "Eğer kendine çekidüzen vermezsen, seni evden atarım."

***

Ertesi gün, Selma uyandı ve pencereden dışarı baktı.



Okuma Ayarları


Arka Plan Rengi