Eşim Uyuyorsa Mutfaktaki Kim? Korku Hikayesi
Benim adım Mehmet. Bundan yedi sene önce yaşadığım ve bu sebepten dolayı da ailecek uzun bir süre psikolojik tedavi gördüğümüz bir olayı anlatmaya karar verdim. Yirmi beş yaşında hayatımı sevdiğim kadınla birleştirmek için çok önemli bir adım attık. Zaten uzun zamandır birlikteydik.
Ailelerimizde birbirleriyle tanışmış ve kaynaşmıştı. Dört ay nişanlı kaldıktan sonra evlilik hazırlıklarına başladık. Bunlardan en önemlisi güzel bir ev bulmaktı. Eşim Merve’yle yaklaşık iki hafta cadde cadde, sokak sokak ev aradık. Nihayetinde güzel ve sevimli bir evde karar verdik. Evi kiraladığımız kişi emlakçıydı.
Ev sahibinin Almanya’da olduğunu bu yüzden bütün yetkinin kendisinde olduğunu söyledi emlakçı. Ev çok şirin ve kutu gibiydi, çok da eski değildi, bakımlıydı. Yedi katlı apartmanın dördüncü katıydı. Bizden önce bir kişinin oturduğunu söyledi emlakçı.
Biz de emlakçıya güvenerek imzaları attık ve evin anahtarlarını teslim aldık. Çeyizdi, düğündü derken biz yeni yuvamızda yaşamaya başladık. Hayallerime kavuşmuştum. Yanımda Merve, sıcak bir yuva ama ne zaman dışarıdan bir eve girsem sanki bütün enerjim tükeniyor ve üzerime ağırlık çöküyordu. Hep uyku halinde oluyordum.
Zaman geçtikçe Merve’de de agresiflik başlamıştı. En ufak bir kelimemde evde kırılmadık bir şey kalmıyordu. Sakinleştikten sonra yanıma gelip, özür diliyordu. İkimizde de değişik haller baş gösteriyordu ama birbirimizi de idare etmeyi öğrenmiştik. Aklımıza evden kaynaklı bir sorun olduğunu ve bu evin sahipli olduğunu nerden bilebilirdik. Olaylara giriş yapmak istiyorum hemen.
Bir akşam salonda televizyon izlerken Merve sinirli bir şekilde mutfaktan yanıma geldi. Ne var, ne oldu?
Hem Merve diye sesleniyorsun hem de efendim diyince cevap vermiyorsun. Saatlerce sana efendim dememi mi bekliyorsun diyerek çıkıştı bana. Ben ise ben sana seslenmedim ki sana öyle gelmiştir, biraz sakin olsan daha iyi olacak, son dönemlerde çok sinirlisin dedim.
Niye ben deli miyim? Olmayan sesler duyacak kadar aklımı kaçırmadım diyip sinirli bir şekilde mutfağa gitti. Açıkçası bende normal karşıladım. Çünkü çoğumuzda garipten sesler duyma gibi şeyler olmuştu. O günün gecesi yatağımda yatarken su içmek için uyandım, yanımda Merve yoktu. Merve diye seslendim, cevap gelmedi. Kalktım, koridorda yürürken lavabonun ışığını açık gördüm. Merve iyi misin diye seslendim.
Evet diye cevap verdi. Mutfağa doğru yönelip, ışığı açtığımda Merve masada oturmuş su içiyordu. Ben sıçrayarak geri adım attım. Korkma aşkım, benim dedi. Senin burada ne işin var dedim titrek bir ses tonuyla. Su içmek için kalktım, bu kadar korkacağını bilseydim ışığı açardım dedi. Ben olduğum yerde dondum kaldım. Az önce lavabodan bana seslendiğini söylemedim,
korkutmamak için ama acaba hangisi gerçek Merve diye düşünmüyor değildim. Sustum, geri dönüp odama gittiğimde lavabonun ışığı sönmüştü. Odaya girdiğimde Merve’yse yatakta yatıyordu. Arkama dönüp mutfağa koştum ama hiç kimse yoktu. Ne mutfakta ne lavaboda, evin bütün ışıklarını açtım korkudan.
Yatak odasına gittim ve Merve’yi kontrol ettim mışıl mışıl uyuyordu. Allah’ım kafayı yemek üzereyim, bu yaşadıklarım asla normal değildi. Sabah oldu uyandık, kahvaltı yaparken Merve’ye gece hiç kalktın mı yatağından diye sordum, sanki bir ara yoktun dedim. Çaktırmadan kalkıp kalkmadığını öğrenmekti niyetim. Hayır kalkmadım dedi, bana öyle geldi o zaman deyip kapattım konuyu. Ben işe gitmek için çıktım evden ama dün yaşadıklarımı düşünüp durdum hep. Akşama doğru telefonum çaldı arayan Merve’ydi.
Bana Allah’tan ekmek alıp geliyorum dedi, iki saat oldu hala geleceksin dedi.Ben olayı anladım, bir arkadaşa rastladım hemen geliyorum deyip, apar topar eve gittim. Eve gelince kırk kat suratla erken geldiğin için sevinmiştim ne güzel, arkadaşların benden daha mı değerli deyip, tavır yaptı bana. Ağlamak istiyordum artık, bu lanet şey neyin nesiydi. Ekmekte almamışsın hem de dedi.
O panikle eve gittiğim için ekmek almak aklıma bile gelmedi. Hemen inip, alıp geliyorum dedim. Binanın altındaki bakkala girip, ekmek alıp çıkacakken, bakkal sahibi pardon abi, yanlış anlamazsan bir şey soracağım sana dedi. Tabii , buyur dedim. Siz o evde nasıl yaşıyorsunuz. Sizden öncekiler en fazla bir ay oturdu, kaçarak taşındılar. Hatta karşı dairenize bile kimse taşınmıyor dedi.
Ben şaşırarak neden ki diyebildim. Adam ise abi anlaşılan sen bilmiyorsun. Bu dairenin sahipli olduğunu söyler herkes. Bu daire de görünmeyen varlıkların yaşadığı söyleniliyor. Vakti zamanında bu daireden tam dört tane ceset çıktı aynı gece. Doğalgazdan zehirlendiklerini söylediler. Sonraları buraya kim taşındıysa evde garip sesler duyduklarını, tuhaf şeyler gördüklerini söylediler.
Ben de bozuntuya vermeden çok saçma biz neden duymuyoruz yada görmüyoruz o zaman dedim. Adam ise bilmem anlatılan bu, ben sadece uyarmak istedim dedi. Sen öyle her şeye inanıp, insanları korkutma diyip kızarak ayrıldım bakkaldan. Adama atar yaptım ama dediklerinde haklıydı galiba. Bu evde bir şeyler vardı.
Aradan günler geçti Merve hamile kaldı, altıncı ayına girmişti. Bu süre zarfında sesler, gölgeler hep görünüyor ve duyuluyordu. Ben Merve’ye hiç çaktırmamaya çalışıp, üzerini kapatıyordum olayların. Bir gün uykusundan bağırarak uyanıp bebeğim bebeğim diye ağlıyordu Merve. Hemen ışığı açıp sakinleştirmeye çalıştım.
Bebeğimi öldürdüler deyip çığlık atıyordu. Bebeğimiz iyi, bak ver elini diyip karnına koydum. İşte burada ve uyuyor. Sen sadece kötü bir rüya gördün, sakinleş, bak ben yanındayım dedikten sonra sakinleşti biraz. Sonra rüyasını anlatmaya başladı. Karnımı yarıp bebeğimi çıkardılar ve canlı canlı yediklerini gördüm dedi. Bu dönemde her kadın böyle kabuslar görebilir, hadi uyu şimdi diyip uyumasını sağladım.
Elimi öyle sıkı tutuyordu ki, parmaklarım kırılacaktı. Tabii ben derin düşüncelere daldım, bu evden taşınmalıydık, yoksa ikimizde deli olacaktık. Nihayet o büyük gün geldi ve biz çocuğumuzu kucağımıza aldık. Adını da Muhammed koyduk. İki aylık olmuştu bebeğimiz. Yine bir gece lavaboya gitmek için yerimden kalktığımda, tam da koridorun orda biri beni sırtımdan tutup duvara yapıştırdı.
Kafamı öyle çarptım ki duvara, akan kanların duvarı boyadığını göre biliyordum.Bu ev bizim ya buradan defolup gidersiniz, yada bu evde ölürsünüz ve biz sizi göndeririz dedi bir ses. Beni bırakmasıyla yere yığıldım ben. Dakikalarca yerde kıvrandım acıyla. Merve kalkıp yanıma gelmiş panikle. Ne oldu sana, ne bu halin. Ayağım takıldı ve duvara çarptım diye bildim.
E tabi bastığın yere dikkat etmezsen böyle kafanı atlatırsın dedi gülerek. Sinirim bozulmuştu artık, dayanamadım ve her şeyi orada anlattım Merve’ye. Bu evden çıkmalıyız yoksa burada öleceğiz dedim. Merve benim her şeyi anlatmamı fırsat bilip, aslında son zamanlar da bende garip olaylar yaşadım ama seni korkutmamak için ben de sana anlatmadım dedi. Anlaşılan ikimizde birbirimizi korkutmamak için anlatmamıştık. İzinli olduğum ilk gün, yeni bir ev bulup taşınıyoruz dedim Merve’ye.
Oda onayladı. aradan iki gün geçti, gece Merve’nin çığlıklarına uyandım. Hemen kalktım yerinden. Merve, Muhammed’in beşiğinin orda. Elinde bıçakla diz çökmüş, çocuğumu öldürdün diye feryat ediyordu. Dünya başıma yıkıldı, hemen koştum beşiğe baktım Muhammed iyiydi ve uyuyordu.
Elindeki bıçağı alıp kaldırdım Merve’yi ve oturma odasına götürdüm. Bana ellerini göstererek ellerimdeki kanlar çocuğumuzun kanı, öldürdüm onu evlat katili oldum diyip çığlık atıyordu. Elinde bir şey yok, çocuğumuz da iyi yaşıyor, sadece şuan kötü bir kabustasın diyip lavaboya götürdüm. Elini yüzünü yıkadıkça Celal bana bak, bu kanlar evladımızın kanı diyip bana ellerinden akan, suyu gösteriyordu.
Artık iş çığırından çıkmıştı sakinleştirmek çok zor oldu Merve’yi ama sonunda yığıldı kaldı olduğu yere. Sayıklıyordu evladım evladım diye. Uyuya kaldı orda, ellerimin arasında . Yatağa götürdüm ve yatırdım. Gözümü kırpmadan sabah olmasını bekledim. Sabah olunca izin günümü beklemeden ev aramak için dışarı çıktım. Akşama kadar dolaşmama rağmen uygun fiyatlı bir ev bulamadım, eve döndüm.
Günlerce, haftalarca ev aradım ama yok bulamıyorum. Yine ev aramaktan eli boş döndüğümün bir günün gecesinde, uykumdan garip bir korkuyla uyandım. Gözümü açtığımda bütün evin içi dumanlarla kaplıydı ve göz gözü görmüyordu.
Acilen pencereleri açtım Merve’yi uyandırmaya çalıştım. Tepki vermiyordu, acaba dumandan mı zehirlendi diye paniklerken Muhammed ağlamaya başladı. Muhammedi kucakladığım gibi odanın kapısını açmamla birlikte, suratıma sanki alev topu çarptı. Ev cayır cayır yanıyordu, dışarıdaysa itfaiye ve ambulans sesleri gelmeye başladı. Muhammed’i pencereden dışarıya sarkıttım, temiz hava alıp gazdan zehirlenmesin diye ama gözüm Merve’deydi.
Uyanmıyordu, ölme Merve, ölme aşkım biz ölelim sen ölme. İtfaiye erleri merdivenle, pencereye kadar gelmişti o sıra. Muhammed’i kucaklayıp, aşağı indirirlerken, ben Merve’nin yanına koşup, onu kucakladım.
Pencere kenarına taşıdım ama baygın mı ,yoksa ölmüş mü belli değildi. Deliler gibi ağlıyordu, solduğum duman beni kendinden geçiriyordu ve öyle de oldu, düşüp bayıldım.
Gözümü hastane odasına açtım. Merve, Merve nerede, Muhammed nerede öldüler mi yoksa diye bağırmaya başladım. Yanıma koşup gelen hemşire sakinleştirdi beni. Çocuğumun iyi olduğunu ama maalesef Merve Hanımı çok duman soluyup zehirlendiği için yoğun bakımda tutuklarını söyledi. Kalkıp gitmek istedim ama izin vermediler.
İyi haberini alana kadar öldüğünü düşündüm hep. Muhammed ise solunum cihazına bağlanmış, ayrı bir odada yatıyordu. Bir sabah gözümü açtığımda yandaki hasta yatağında birisini gördüm. Allah’ım bu Merve’ydi, ölmemişti. Gözümün içine sevgiyle bakarken her şey bitti diye bildim. Kısa zamanda taburcu olduk.
O olayı atlatmak çok zor oldu ama ne zaman aklımıza gelse, oturup ağlarız ve Allah’a şükrederiz. Evin elektrik kaçağından yandığını belirtseler de yetkililer, biz buna asla inanmadık. Bizi bu evden çıkarmak isteyen bir güç vardı. Bizi öldürme pahasına da olsa o evden çıkarmayı başarmışlardı. Bütün eşyalarımız yanıp, kül olmuştu. O yangından sonra işi gücü bırakıp, başka şehirde yaşayan ailemin yanına döndük. Şimdi başka bir şehirde bu acı hatıralarla birlikte yaşıyorduk. Hikaye burada son buluyor.