Eski ülkelerin birinde bir tarla faresi bir de şehir faresi dost olmuşlar. İki dost birbirini çok sever, arkadaşlıklarına çok önem verirlermiş. Şehir faresi ara sıra tarla faresini ziyaret ediyor, iki arkadaş birlikte kırlarda doğasıya zaman geçiriyorlarmış. Şehir faresi arkadaşıyla doğada zaman geçirmeyi çok seviyor, ikili tarlalarda diledikleri gibi koşup oynuyorlarmış.
Günlerden bir gün şehir faresi tarla faresini akşam yemeğine davet etmiş. ‘Hep ben senin yaşadığın tarlaya geliyorum, biraz da benim yaşadığım yerde zaman geçirelim. Sana mis kokan leziz yemeklerle dolu bir sofra hazırlayayım. Biraz yemek yiyelim, midelerimiz bayram etsin.’’ demiş. Daha önce hiç şehre gitmemiş olan tarla faresi bu davete çok sevinmiş. İlk kez şehir hayatını göreceği için çok heyecanlanmış, yemekleri düşündükçe merakı daha da artmış. Daveti aldığı andan itibaren leziz yemekler aklından çıkmıyor, gündüzleri düşünü kurduğu peynirler, pastalar, ekmekler, zeytinler, pastalar ve daha niceleri geceleri de rüyasına giriyormuş. Şehir faresi ise yakın arkadaşını ilk kez ağırlayacağı için bir hayli heyecanlıymış. Tüm gün evde koşuşturuyor, leziz yiyecekler sunmak için sabırsızlanıyormuş.
O büyük gün gelmiş, tarla faresi düşmüş yola, varmış şehre. Arkadaşının evine girer girmez kocaman bir sofra karşılamış tarla faresini. Masada en ufak eksik yokmuş. Hayal ettiğinden bile daha güzelmiş bu sofra. İki arkadaş hemen masaya oturmuş ve neşeli mi neşeli bir ziyafet başlamış. Tarla faresi çatalını eline almış, pastaya daldırmış ve tam ilk lokmasını ağzına götürecekken dışarıdan gürültüler gelmeye başlamış. Şehir faresi bu gürültünün anlamını bildiği için hemen koşarak deliğine kaçmış, tarla faresi de onu takip etmiş delikten girmiş. Kalpleri küt küt atıyor, ikisi de korkudan ölüyormuş. Şehir faresi ‘Sanırım evin kedisiydi. Ama o da geri gitti. Hadi yemeğe devam edelim.’’ demiş.
Delikten çıkıp masa başına geçmişler yine. Tarla faresi böreklere uzanmış, tam eline bir lokma almış ki yeniden sesler duymaya başlamışlar. İkisi de korkudan tir tir titreyerek yeniden deliğe kaçmışlar. Tarla faresi sormuş: ‘Bu defa da evin hanımı geldi herhalde, olabilir mi?’’ Şehir faresi yanıt vermiş: ‘Belki de öyledir, kim bilir.’’ Devam etmiş sözlerine şehir faresi: ‘Hadi çıkıp yemeğimize devam edelim.’’ Tarla faresi ise ‘Bu kadar yeterli’’ demiş, ‘Bu korku ne iştah bıraktı ne başka bir şey. En iyisi yine sen bana gel, belki güzel yemeklerimiz olsa, bir kuru ekmek yeriz ama en azından kimse bizi korkutup rahatsız edemez.’’