Bir zamanlar, oğluyla birlikte yaşayan bir değirmenci varmış. Yıllar sonra değirmenci ihtiyarlamış. Oğluna:
– Oğlum, biliyorsun elimizdeki tek şey şu eşeğimiz. Fakat o da iyice ihtiyarladı. İşimize yaramıyor. En iyisi eşeği satalım, demiş. İhtiyar adam ve oğlu eşeği satmak için yola çıkmışlar.
Eşek pazara varınca çok yorgun görünmesin diye onu sırtlarına almışlar. Baba oğul sırtlarında eşekle yorgun argın gidiyormuş. Yolda bir adama rastlamışlar. Adam onların halini görünce gülmeye başlamış:
– Hah, hah, hah! Hiç böylesini görmemiştim.
Yahu şaka mı yapıyorsunuz? Hiç insan eşeği taşır mı? Hanginiz eşeksiniz anlamadım. Hah, hah, hah. İhtiyar adam yanlış yaptıklarını anlamış. Hemen eşeği yere indirmişler.
İhtiyar adamın oğlu eşeğe binmiş. Babası da arkadan geliyormuş. Biraz sonra yolda üç köylüye rastlamışlar. Köylüler:
– Vah, vah, vah! Ne hayırsız çocuksun sen. Zavallı ihtiyar baban yürüyor, sen ise eşeğin sırtındasın. Çabuk aşağı in de baban binsin eşeğe, demişler. Bunun üzerine çocuk, hemen eşekten inmiş. İhtiyar babası da:
– Köylüler haklı, hiç öyle şey olur mu, diyerek binmiş eşeğe. Bu defa da yolda üç kıza rastlamışlar.
Kızlar, eşeğin arkasında yürüyen delikanlıya acımışlar:
– Hey ihtiyar. Utanmıyor musun eşeğe binmeye. Şu zavallı çocuk arkasında sürünüyor. Onu hiç mi düşünmüyorsun? Ayıp, çok ayıp, demişler. İhtiyarın sinirleri bozulmuş. Ne yapsa olmuyor, herkes bir şeyler söylüyormuş.
– En iyisi ikimiz de eşeğe binelim, diye düşünerek oğlunu çağırmış. Baba oğul eşeğin sırtında rahatça gidiyorlarmış. Bu kez de başka adamlar homurdanmaya başlamış.
– Yahu hiç iki kişi birden eşeğe biner mi? Zavallıcığa yazık.
Hem de çok yazık. Baksanıza zavallıcık bir deri bir kemik. Her halde pazara gidemeden yolda ölür, deyince ihtiyar değirmenci iyice sinirlenmiş.
– Aaaa yeter artık. Başkalarının sözünü dinlemekle büyük aptallık ettim. Baksana her kafadan bir ses çıkıyor. Dur bakalım, en iyisi yine doğru bildiğimi yapayım.
Hadi oğlum in aşağı in. Eşeğimizi fazla yormayalım. Gidecek çok yolumuz var, demiş. Böylece ihtiyar değirmenci, her önüne gelenin sözüne uymamış. Her zaman doğru bildiği gibi davranmış. İşleri hep yolunda gitmiş.