Muğla ilinin güzide ilçelerinden birinde güzel kasaba bulunuyordu. Kasaba her konumdan çok güzel ve değerliydi. Çevredeki insanlar güler yüzlü ve şirin olarak hareket ediyordu. Bu denli sıcak ve keyifli bölgede hiçbir sorun yaşanmıyordu. Komşular birbirlerini tanırlar ve selam verirlerdi. Bu denli tatlı ve şirin olan kasaba halkın göz bebeği halindeydi. Fırından marketine ayrıca pastanesinden hastanesine herkes birbirini tanırdı.
Bu nedenle mahalle içerisinde kötü olaylar yaşanmazdı. Fakat son bir haftadır bazı kişilerin eşyaları kaybolmaya başlamıştı. Kasabaya bakan bir adet polis vardı. Bu polis mahallenin bekçiliğini yapar ve çeşitli incelemeleri alırdı. Ayrıca polis mahalle halkından sevilir ve sayılırdı. Genellikle çok fazla olay yaşanmadığı için çok da ihtiyaç olmazdı.
Bu nedenle polis ağırlıklı kahvede vakit geçirirdi. Polisin adı Kenan’dı. Kenan saygılı bir polis yada diğer adıyla mahalle bekçisiydi. Fakat son zamanlarda mahalle halkının eşyalarının kaybolduğu ortaya çıkıyordu. Kenan’ın birde kardeşi kadar sevdiği Süleyman vardı. Süleyman ile Kenan’ın arasından su sızmaz, yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi.
Kardeş gibi oldukları için birbirlerinden ayrı gayrıları yoktu.
Süleyman ve Kenan yine bir gün beraber vakit geçiriyorlardı. Akşam olduğunda Süleyman benim biraz işlerim var diyerek Kenan’ın yanından uzaklaştı. Kenan ise evine gidip uyumuştu. Ertesi gün bazı mahalledeki kişiler Kenan komiserin kapısına gelerek eşyalarının kaybolduğunu ve çalındığını söylediler. Mahallede ilk kez bu tarz şeyler yaşanıyordu.
Bu nedenle herkes şaşkındı. Devamında bu olay her gece tekrar etmeye başladı. Kenan bu konuda Süleyman’a dert yanıyor. İçini döküyordu. Süleyman ise geceleri ortadan kaybolmaya devam etti.
Bir gecenin ertesinde sabahleyin bir teyze Kenan komisere giderek, at işaretli yadigar altın yüzüğünün çalındığını söyledi. Kenan yine düşünüyor ve çareler arıyordu. Akşam vakti Süleyman ile görüşürlerken Süleyman’ın cebinde parlayan at işaretli yüzüğü görmüştü. Şaşkınlık ve korku ile içinden tesadüf diye geçirse de bu durumdan işkillendi. Arkadaşına sonsuz güvense de bu durumdan emin olmak istedi. Ertesi akşam yine Süleyman ile Kenan otururken, Süleyman işi olduğunu söyledi ve gitti.
Kenan içini kemiren o soruyu öğrenmek istiyordu. Süleyman’ı gizli gizli takip etmeye başladı. Aradan biraz zaman geçti. Bir de ne görsün. Dostu Süleyman bir camdan hırsız gibi içeri giriyordu. Gözlerine inanamadı. Ardından bu olayın etkisinden çıkamamıştı.
Ardından Süleyman ile konuşmaya karar verdi. Polis olduğu için bu durum için çare gerekiyordu. Süleyman, Kenan’ın öğrenmesine şaşırmıştı. Ama bir yanda buruk hissediyordu. Kenan’a gerçekleri anlatmaya başladı. Annesinin hastalığı için bunu yaptığını söyledi. Kenan bu duruma hem üzülüyor hem de kızıyordu. En sonunda çaldığı şeyleri geri vermesini herkesten özür dilemesini istedi. Aksi halde hapishane köşelerinde yaşayacaktı.
Süleyman mecbur istemeyerek ve utanarak bunu yaptı. Her aldığını teslim etti. Mahalle halkı Süleyman’ın annesinin durumunda üzülmüştü. Herkes el birliği yaparak para toplayıp Süleyman’ın annesini tedavi ettirdiler. Süleyman bu durum sonrasında hem mutlu hemde mahçuptu. Halktan tekrar özür dileyip bu sorunu ortadan kaldırdılar. Süleyman’ın annesi de sağlığına kavuştu.