Bir zamanlar hiçbir şeyi beğenmeyen, mutsuz bir eşek varmış. Fakat sahibi ona iyilikle davranan bir bahçıvanmış. Bahçıvanın eşeği, yine de hep şikayet edermiş. -Aaai, aaai.. Of of, of bıktım bu hayattan.
Güneş doğmadan kalk, otları pazara götür. Her gün aynı iş. Bir gün bile şöyle doyasıya uyumadım. Allah’ım keşke sahibim beni başka birisine satsa, diye sızlanarak dua edermiş. Bahçıvan a eşeğin işlerini istemeye istemeye yaptığının farkındaymış.
Bu yüzden, onu bir dericiyi satmış. Eşek önceleri çok sevinmiş. Fakat halinden şikayetçi olmaya başlaması uzun sürmemiş.
Başlamış sızlanmaya: Aaai, aaaii. Şimdi de dericiye düştüm. Üf şu pis kokulara dayanamıyorum. Üstelik de deri taşımak çok zor. Ah ah nerde sahibim. O bana iyi davranırdı. Şimdi ise hep sopa yiyorum.
Ben bu dünyanın en mutsuz eşeğiyim, diyerek ağlamış. Derici de eşekten şikayetçiymiş. Çünkü eşek sürekli yatmak, hiç bir şey
yapmamak istiyormuş. Sonunda onu satmaya karar vermiş.
O sırada kömürcünün de eşeğe ihtiyacı varmış. Eşek, kömürcünün yanında da rahat edememiş. Aslında o, sarayda da yaşasa mutlu olamazmış. Çünkü her zaman nankörlük eder, haline hiç şükretmezmiş.