Bölüm 1: Ödünç Hayat

Bazen hayatımın bana ait olmadığını hissediyorum. Sanki kiralık bir dünyada yaşıyorum, kendimi satamıyor veya sahiplenemiyorum. Tek bir düşünce aklımdan çıkmıyor: Deniz kenarında yaşamak, dünyayı tek başıma gezmek ve hayatı olduğu gibi basitleştirmek. Fakat o hayal nereye gitti ve ne onu durdurdu, bilmiyorum. Burada onu gerçekleştirmeme engel olacak bir şey yok, ama nedense bunu hak etmediğimi hissediyorum. Sahip olduğum her şey aslında bana ait değil.

Kimsenin seni anlamadığını hissetmek saçma geliyor. Gülümsemenin yüzüne geri dönmeyeceğini düşünüyorsun; kalbin ise bir zırha dönüşerek ardı ardına darbeler alıyor. Yine de başarısızlık korkusu üzerimde öyle bir hâkim ki denemeye bile cesaret edemiyorum artık. Nasıl diyebilirim ki hayatta olduğumu?


Çalınmış Bir Çocukluk

Ben Yara, küçük yaşta hayatın acılarını tatmış bir kızım. Etrafımdakilere güvenen masum bir çocuktum, fakat bu masumiyetten faydalandılar. Yaşıma rağmen sabırlı olmak zorunda kaldım. Hayatım, gücümü aşan zorluklarla doluydu; ama hikâyemi size anlatacağım.

Sekiz yaşımdayken, ipek gibi kahverengi saçlara ve göz kamaştırıcı, dikkat çekici gözlere sahip bir kızdım. Diğer kızlar gibi çocukluğumu yaşıyordum; oynuyor, gülüyor, ders çalışmayı seviyordum. Her yıl okulda birinci oluyordum, ta ki hayatımı değiştiren o gün gelene kadar.

Bir akrabamızı ziyaret ettik ve oynayabileceğim hiçbir kız yoktu. Annemin yanında oturup kadınların konuşmalarını dinliyordum, ta ki yirmi sekiz yaşında olan bir akrabam bana yaklaşana kadar. “Seninle oynayacağım,” dedi. Sevindim ve onunla üst kata çıktım. Ama orada olanlar tamamen farklıydı. Anlamadığım şeyler yapmaya başladı, rahatsız hissettim, bağırmak ya da kaçmak istedim ama yapamadım. Bu, üç yıl sürecek bir mücadelenin başlangıcıydı.


Sessiz Cehennem

O üç yıl boyunca defalarca tacize uğradım. Ondan nefret ettim, ama olanları kimseye anlatamadım. Onların evine her gittiğimizde korku içimi sarıyordu. Bu sır, on beş yıl boyunca kalbimde saklı kaldı. Kimseye açılmaya cesaret edemedim, bu da sağlığımı ciddi anlamda etkileyen büyük bir psikolojik travmaya neden oldu. Doktorların teşhis veya tedavi edemediği bir hastalığa yakalandım. Acımı içime attım ve gece boyunca ağladım, çocukluğumu hakkıyla yaşayamadım.


Umutsuz Bir Hayat

Yıllar geçti ve ortaokula başladım. O dönemde, diğerlerinden sakladığım hastalık beni rahatsız etmeye başlamıştı. Yeni bir okula geçtim, ama orada uyum sağlayamadım, bu yüzden sadece iki hafta sonra eski okuluma geri döndüm. Psikolojik şoklara rağmen, akademik başarılarımı sürdürüyordum. Ortaokulu başarıyla bitirdim, ama melankoli beni zaman zaman bırakmıyordu.

Lise dönemine girdiğimde, insanların kişiliğimi ve dış görünüşümü eleştirmelerinden korkuyordum; hastalık yüzünden bazı yüz hatlarım değişmişti ama hâlâ güzel görünüyordum. Kimseyi tanımadığım yeni bir dünyaya girdim. Ortaokuldaki dostluklarımın sadece bir yanılsama olduğunu daha sonra keşfettim. En yakın arkadaşım beni terk edip diğer arkadaşlarla yer değiştirdiğinde bu yeni dünyada kendimi yalnız buldum.


Demirden Bir Kafesin İçinde

Hayatım demirden bir hapishane gibi oldu. Duygularımı, üzüntülerimi ve ihtiyaçlarımı hapsettim. Artık kalbimi kucaklayacak veya beni dinleyecek birine ihtiyacım yoktu. Yaşadığım tüm acılardan sonra kendime destek olmaya karar verdim. Kendi kendimi mutlu ediyorum, kendimle konuşuyorum. İçimde ağlıyor ve sessizce bağırıyorum, kimse bilmeden.



Okuma Ayarları


Arka Plan Rengi