Yanıyor gibiyim, ama durum o kadar da kötü değil. Bazen durumum çalkantılı görünüyor, bazen de kendime diyorum ki: “Bu karmaşaya takılma.” Bu anıların, otomatik olarak açılan yaralar gibi olduğunu biliyorum. Tüm bu yaraların zavallı kalbimi yaraladığını hâlâ fark etmiyorum. Sükunete, dinlenmeye, şefkate ve aşka ihtiyacım var. En azından biraz mutluluk hissetmek istiyorum.
Bazen bana garip düşünceler gelir ve dünyanın sona erdiğini hissederim. Ama neden deniz hâlâ var? Neden güneş doğmaya devam ediyor ve güller açıyor? Her şey bitmedi mi? Neden dünya hareket etmeyi durdurmadı? Hayatın neden sürdüğünü ve kalbimin neden hâlâ attığını anlamıyorum.
Bazen, her şeyin bir sebebi olmadan gerçekleştiğini hissediyorum. Etrafımdaki her şeyin açıklama olmadan değiştiğini hissediyorum ama ben dört mevsim gibiyim. Değişiyorum, dönüşüyorum, ama içimde neler olduğunu kimse anlamıyor.
Üzüntü ve Gözyaşları Arasında
Şu anda duyduğum her şey, doğanın fısıldamaları ve rüzgarın sesleri, bana hüzünlü şarkılar gibi geliyor. Bu acıdan çıkmanın bir yolunu bulmaya çalışıyorum ama tek bulduğum şey gözyaşları. Yine de, hissettiğim acının bir veya iki gözyaşıyla geçmeyecek kadar büyük olduğunu hissediyorum. Yalnızlık bana diyor ki: “Ağlama, hissettiğin şey gözyaşlarıyla geçmeyecek.”
Farkında olmadan, sıcak gözyaşlarının yanaklarımı yaktığını buluyorum. Gözlerimi sıkıca kapatıyorum, sadece o gözyaşlarını görmek istemiyorum. Daha fazlasına ihtiyacım yok. Sonra, hiçbir şey hissetmeden uyuyakalıyorum.
Geçmişin Anıları: Bitmeyen Bir Dönüş
Bazen, beni geçmiş anılarıma özlemle götürüyor. Bunu neyin tetiklediğini bilmiyorum. İçimdeki bir zorlamadan mı yoksa yaşadığım gerçeklikten kaçışım mı? Bilmediğim şey, bu anıların hâlâ içimde yaşamaya devam ettiği.
Kalbimi sıkça deli olarak tanımlıyorum. Acıları ve yaralarıyla, sürekli olarak beni suçlayarak hâlâ atmaya ve huzurlu bir hayat hayali kurmaya devam ediyor. Üzerinde yaşadığı hüzün denizinden kurtulmak için uzanan bir eli istiyor. Bu bir delilik değil, yaşadığı bir yanılsama.
Hayatın Sürekli Sarsıntıları
Bir gün, acı ve mutluluk arasındaki sınırları aşmak üzereydim. Ama günler beni bırakmadı, elimi aldı ve beni uzaklara çekti. Mutluluğa doğru attığım her adımda, günler beni iki adım geri atıyordu. Bazen mutluluğun sadece bir hayal olduğunu ve sefaletin sonu olmadığını düşünüyorum.
Kendime sıkça soruyorum: Hayatım bir gün değişecek mi? Bu hastalıklardan kurtulacak mıyım ve bu sefaletten kurtulacak mıyım? Diğer herhangi bir kız gibi normal bir hayat yaşayabilir miyim? Bu soruların yanıtını bilseydim, belki biraz rahatlayabilirdim.
İnançta Teselli
Sağlık ve mutluluğu Allah’tan alan birçok kızı tanıyorum ama bir aşkın başarısızlığı ya da ihanet yüzünden intiharı düşünüyorlar. Birinin böyle düşünebileceğine inanamıyorum! Doğru, sefil hayatımdan bıktım ama bir gün sonlandırmayı hiç düşünmedim. İnancım Allah’a olan bağlılığımı koruyor. Bir gün Allah’ın beni ödüllendireceğine güveniyorum.
Anneme her zaman yanımda olduğu için minnettarım; beni teselli eder ve şöyle der: “Belki bu imtihanın bir hikmeti var. Allah kullarını sabırlarını denemek için imtihan eder ve seni seçti çünkü sen güçlüsün.” Bana “Allah seni seviyor” dediğinde, kalbimde bir sevinç hissettim. Allah’ın sevgisinden daha büyük bir sevgi olabilir mi? Allah’tan bizlere sevgisini ve O’nu sevenlerin sevgisini vermesini istiyorum.
Üçüncü Yıl: Yalnızlık ve Zorluklarla Yüzleşme
Üçüncü yıl çok yavaş geçti. Zihin karışıklıklarımdan kaçmak için zamanımı çalışmaya adadım. Kardeşlerimle pek konuşmadım çünkü onlara bakınca kendimi eksik hissediyordum. Etrafımda herkes normalken, kendimi farklı hissetmek acı veriyordu. Etrafımdaki kızlara baktıkça derin bir eksiklik hissediyordum. Keşke doğal yüz hatlarımı görebilseydim.
Tek sahip olduğum dua oldu. Her zaman şifaya kavuşmayı hayal ederdim. Ama uyandığımda, aynada yüzümü gördüğümde, 12 yıl boyunca alıştığım o garip yüz hatlarını görüyorum. Gerçek yüz hatlarımı hiç tanımadım. Çocukken güzeldim ama büyüdüğümde başıma ne geleceğini bilmiyordum.
Son ve Şok
Üçüncü yılı tamamladığımda, sonuç günü yüksek bir not aldım, hatta üniversitede ikinci oldum. Bunun nasıl olduğunu inanamadım. Ruhumu dolduran acı ve üzüntüye rağmen, Allah beni unutmadı. Bu nadir bir mutluluk anıydı ama kısa sürede o hüzünlü hislerim tekrar beni sardı.
İzolasyon ve Sosyal Etkinlikler
Yaz tatilinde, her yıl olduğu gibi, sosyal etkinlikler vardı ama katılmadım. Etkinlikleri ve düğünleri sevmiyorum. O durumda insanların beni görmesini istemiyordum. Annem ve kız kardeşim gidiyordu, ben ise evde kalıp hüznümle baş başa kalıyordum.
Aileyle Akşam Yemeği Olayı
Amcamın yeni doğan bebeği için akşam yemeğine davet ettiğini hatırlıyorum. Gitmek istemedim çünkü alaycı bakışlara maruz kalacağımı biliyordum. Ama annem gitmem için ısrar etti, böylece ruh halimi biraz değiştirebilirim. Amcamın evine vardık, teyzelerimle selamlaştım ve korktuğum için uzakta oturdum.
Birden, kuzenlerim bana alaycı bakışlarla bakmaya başladılar. Sonra birinin yüksek sesle şöyle söylediğini duydum: “Çirkin birisin, aynada yüzüne bak!” Dayanamadım. Kuzenimle kavgaya tutuşup onu yere düşürdüm. Öfkem tarif edilemezdi. Onu tekrar kaldırdım ve duvara çarptım, o ağlarken.
Duygusal Patlama
Daha fazla dayanamayacağımı anladım. Annem ona bağırdı ama o umursamadı. Kuzenimi çok sevdim ve o yeri sevmiyorum. O günden sonra bir daha asla onları ziyaret etmedim. O olay, kalbimde derin bir yara bırakan anılardan biriydi.
Unutulmaz Yerler
Geçtiğim yerler, bana acı anıları açıyor ve beni zalimlerle hatırlatıyor. Geçmişin kokusunu taşıyan yerler, çocukluğumun masumiyetini hatırlatıyor ve keşke farklı olsaydı. Kapanmış anı defterlerinin açıldığı yerler var ve unuttum sayfaları yeniden önüme getiriyor.