Hayat, içimdeki çığlık ve inlemelerle birlikte giden yaralarımın olduğu bir gülümsemenin nasıl olacağını öğretti bana. Hayat ne garip, bu dünyada yaşayanlardan daha garip. İnsanların hata yapanlara karşı acımasız olduğunu, tövbe etseler bile bunu kabullenmediklerini öğrendim. Acılarımı ve üzüntülerimi başkalarından saklamayı, gülerken bile hüzünlü bir hâlde nasıl eriyebileceğimi öğrendim. İnsanları melek gibi görmemeyi, çünkü hayallerimi hayal kırıklığına uğratabileceklerini öğrendim. Yazmayı, kendimi ifade etmenin en yüce sanatı olarak öğrendim.
Gözyaşlarıma rağmen gülmeyi, kırıldığımda bile dayanmayı, başkalarının ağlamamı beklediği zamanlarda gülümsemeyi öğrendim. Hayatın kısa, nihayetinde yok olacağını, bu yüzden onu memnuniyet ve güçle yaşamak gerektiğini öğrendim.
Birçok doktora gittim ama hiçbiri hastalığımın sebebini bulamadı. Aldığım hiçbir tedavi işe yaramadı. Annem, şifa bulacağımın Kur'an ile olacağına inanıyordu, bu yüzden her gün saatlerce okumaya başladım. Kelimelerini hissediyor ve kalbimde, ruhumda zevkini tadıyordum. Her okuduğum sayfayla birlikte acımın yavaşça azaldığını hissediyordum; sanki Kur'an, acılarımın şifalı bir merhemi gibiydi. Umudu elden bırakmadım ve sonunda kendime hayal kırıklığına uğratmamaya karar verdim.
Mezun olduktan sonra başka bir şehirden bir doktora gittik. Tanıştığım tüm doktorlardan farklıydı. Beni hasta olarak değil, sanki uzun zamandır tanıyormuş gibi karşıladı. Şaka yaptı, beni güldürdü ve gözlerinde diğerlerinin gözlerinde alışık olduğum bakışları görmedim. Nazik biriydi ve onunla konuşurken büyük bir rahatlık hissettim. Sohbet ederken, birdenbire sordu:
Doktor: "Küçüklüğünde bir travma yaşadın mı?"
Yara: Sorusundan irkildim ama yanıt verdim: "Hayır, bir şey yaşamadım."
Doktor: "Emin misin?"
Yara: "Evet, eminim. Çok sıradan bir çocukluk geçirdim."
Doktor: "Ama içinde gizlediğin bir şey olduğunu hissediyorum. Onu paylaşmalısın."
Yara: "..."
Doktor: "Bu konuyu konuşmak için bir psikiyatristle gitmeye ne dersin?"
Kendime gülerek baktım ama beni anladı.
Doktor: "Deli olduğun için psikiyatriste gitmeni kastetmiyorum, ama bu konuda konuşmak seni rahatlatır."
Yara: "Anneme ben psikiyatrist gibi anlatıyorum, ona her şeyi söylüyorum."
Doktor: "Ama bu sırrı kimseye açmadın."
Herhangi bir şeyi inkar etmeye devam ettim ama onun içimde gömülü bir sır olduğuna dair bir inancı vardı. Bana bazı ilaçlar verdi ve eve döndük.
Kendimle oturup düşündüm, "Anama çocukluğumda olanları anlatmalı mıyım? Bu sırrı açmanın ardından huzuru bulabilecek miyim?" O anlar hayatımın en zor anlarıydı. Yüzleşmekten korkuyordum, itiraf etmekten korkuyordum ama aynı zamanda ona söylemem gerektiğini biliyordum.
Bir gece, biraz uyuduktan sonra, yüzleşmeme sebep olan akrabayı rüyamda gördüm. Uykudan sıçrayarak uyandım ve anneme söylemenin zamanı geldiğine karar verdim. Annemi mutfakta yalnız buldum ve bunun fırsat olduğunu hissettim.
Yara: "Anne, sana bir şey söylemek istiyorum."
Anne: "Ne? Söyle."
Yara: "Artık neyin beni travmatize ettiğini biliyorum."
Anne dikkatle: "Söyle, nedir?"
Yara: "Sana bakarken bunu söyleyemem."
Anne arkasını döndü: "Tamam, söyle."
Yara: "Çok zor. Nasıl başlayacağımı bilmiyorum."
Anne: "Cesur ol ve ne söylemek istiyorsan söyle, korkma."
Yara: "Sekiz yaşımdayken istismara uğradım."
Annem şok oldu: "Ne! Kim o?"
Yara: "Daha fazla söylersem daha da şok olacaksın."
Anne: "Kim o? Söyle!"
Yara: "Murad..." (Onun kuzenim ya da amcam olması önemli değil, aileden biriydi.)
Annem uzun bir süre sessiz kaldı. O dönemde beni fark etmediği için kendini suçlamaya başladı. Kendimi suçlu ve korkmuş hissettim ama onu rahatlatmaya çalıştım.
Yara: "Beni ele geçirmedi, sadece taciz etti."
Annemle her şeyi anlatmak kolay değildi ama bunu yaptıktan sonra büyük bir rahatlık hissettim. Annem, beni anladığını ve her durumda yanımda olacağını söyledi. Bu büyük sırrı taşıyan yalnız olmadığımı hissettim. Bu yük artık üzerimde o kadar ağır gelmiyordu. Annem, bana yalnız olmadığımı söyleyen tek arkadaşım oldu.
Hayatım değişti. Yavaş yavaş iyileşmeye başladım ve kendimi yeniden bulduğumu hissettim. Yeniden gülmeye başladım ve çevremle ilişkilerim değişti. Hatta çalışmaya başladım, bir iş buldum ve psikolojim düzelmeye başladı.
Geçmişin anıları huzuruma müdahale etse de, kurtulma zamanının geldiğini düşündüm. O acıların mahkumu olamam. Geçmişten kurtulmanın tam iyileşmenin tek yolu olduğunu anladım. Allah, kullarını unutmaz; bana devam etme gücünü veren de O’dur.
Yaşadığım tüm o acılar ve üzüntüler, kişiliğimi şekillendirmede önemli bir rol oynamıştı. Şimdi daha olgun ve bilinçli bir insanım, geçmiş artık üzerimdeki yükü taşımıyor. Tüm yaralarımı geride bırakacağım ve hayatımda yeni bir sayfa açacağım; güven ve güçle ileriye doğru yürüyeceğim.