Herkes gelecek hayallerini benim önümde paylaşıyor, ben ise onlara hüzünle bakıyorum. Kendime soruyorum: Benim de dileme hakkım var mı? Ey Rabbim, tüm günahlarımı affet; çünkü yalnızca sen biliyorsun ruhumun nasıl kaybolduğunu ve hayallerimin nasıl dağıldığını. Yalnızca sen biliyorsun kaç gece gözyaşları içinde, kırık dökük geçirdiğimi. Biliyor musun, yalnız başıma ne kadar acı çektim ve ne kadar yalnız yürüdüm, kalbimden kanlar durmaksızın sızdı. İçimdeki üzüntüyü ne kadar bastırdım ve onlara karşı gülümsemeyi ne kadar yapay bir şekilde başardım. Ama yoruldum, Rabbim, artık bu bana ait olmayan rolü oynamaktan yoruldum. Bu rahatsız edici oyunun ne zaman sona erecek ve kendime döneceğim? Rabbim, hayatımda sadece onlara sahibim: Babam, annem, kardeşlerim ve arkadaşlarım. Onları benden mahrum etme ve onlara daha yakın olmamı sağla.
Üzgün görünmüyorum, ama Tanrı'dan daha az acı dolu bir hayat yazmasını diliyorum. Biliyorum ki, sevgi besleyen bir kalbim var, nefret etmeden severim, ihanet etmeden sadık kalırım. Ama bu kalp sessizce öldü. Rabbim, acıdan etkilenmeyen bir kalp ver bana ve beni her şeyden uzak tut, çünkü ben zayıfım, çok zayıfım ve sertlik kalbimin kalanını parçalayarak kırıyor. Son dileğim, ey Rabbim, mutluluk.
Reema ve Arkadan Vurulma
Mektup olayından iki gün sonra, yeni bir dedikodu yayılmaya başladı. Benim Ahmet’e yazdığım ve ona olan sevgimi söylediğim söyleniyordu. Bu, Reema'nın uydurduğu bir yalan, olayları tamamen tersine çevirip herkese mektubu ona vermemi söyledi. Onun ihanetine şok oldum ve yüzleşmek için ona gittim: "Ben bunu yapmadım, ona yazmadım! O bana yazdı!" Ama her zamanki gibi, kimse bana inanmadı.
Eski arkadaşım Ahlam benimle yüzleşmek için geldi: Ahlam: "Bunun gibi bir şey yapacağını hiç düşünmemiştim!" Yara: "Ne? Ne hakkında konuşuyorsun?" Ahlam: "Ahmet'e yazdığın mektuptan." Yara: "Bu söylenenlere nasıl inanırsın? Beni iyi tanıyorsun!" Ahlam: "Seni tanıyordum ama insanlar değişiyor ve daha kötü hale geliyorlar." Yara: "..." Ahlam: "Kuzenim söyledi, ona güveniyorum."
Onu bıraktım ve uzaklaştım, kendimi parçalanmış hissettim. Sonra Ahmet beni gördü ve yanıma gelerek: Ahmet: "Kızların seninle çok uğraştığını biliyorum, ama sana ne yaparlarsa yapsınlar, ben seni sevmekten vazgeçmeyeceğim. Senin benim için tek önemsisin."
Onun sözleri bana biraz güç verdi ama kızların sertliğiyle başa çıkmaktan yoruldum. Sık sık masama gelerek yazdığım her şeyi kontrol ediyorlar, sanki beni suçlayacak bir kanıt arıyorlarmış gibi. Ahmet’in onların gözünde bu kadar önemli olacağını beklemiyordum.
Nur'un Garip Yokluğu
Bir hafta sonra okula gittim ama Nur gelmedi. Çok yalnızdım ve zaman yavaş geçiyordu. Okul çıkınca onu aradım ama cevap vermedi. Ertesi gün de gelmedi ve gerçek bir endişe hissetmeye başladım. Onun, bana haber vermeden gelmemesi alışılmış bir şey değildi.
Kendimi aralarında yabancı gibi hissettim. Öğretmenler benimle ders konusunda ilgiliydiler ama yalnızlık hissimi hafifletecek hiçbir şey yoktu. İçimde çok fazla söz birikmişti ama nasıl ifade edeceğimi bilmiyordum. Kime açılacağım konusunda korkuyordum, belki beni anlamazlar diye ve bu, yalnızlığımı artırıyordu.
Nur'un Dönüşü ve Acı Gerçek
Sonunda, Nur okula döndü ama gergin ve tedirgindi. Endişeyle sordum: "Neden gelmediğini haber vermedin? Çok aradım seni ama cevap vermedin." Nur: "..." Yara: "Nur, ne oluyor?" Nur: "Sadece... Ben..." Yara: "Bana dürüst ol, bir şey mi var?" Nur: "Evet ama bana söz ver, üzülmeyeceksin." Yara: "Sana söz veriyorum." Nur: "Ablam, okula gitmeme izin vermedi." Yara: "Neden?" Nur: "Çünkü benimle artık arkadaşlık etmeni istemiyor."
Ayaklarımın altındaki yer sarsılıyor gibiydi. Nur, sadık arkadaşım, benden mi vazgeçiyor? Bunu nasıl yapabilir? Hangi günahı işledim ki bu nefretin hedefine girdim? Nur: "Söylediklerim için özür dilerim ama bilmen gerekiyordu." Yara: "Neyi bilmem gerekiyordu?" Nur: "Mektup hakkında. İnsanlar senin Ahmet’e yazdığını düşünüyor, o değil." Yara: "Ama sen gerçeği biliyorsun." Nur: "Evet, ve sana söz veriyorum ki sonuna kadar yanındayım." Yara: "Ablan ne duydu?" Nur: "Arkadaşlarından senin bir gençle yazıştığını duymuş." Yara: "Ablan beni iyi tanıyor, bana neden şüphe duysun?" Nur: "Her şeyi ona anlattım, biz asla ayrılmayız dedim. Eğer ona yazmış olsaydın, bunu görürdüm."
Anneye Sığınma
Artık çok fazla rahatsız hissetmeye başladım, çünkü itibar bir kızın sahip olduğu tek şeydir. Hiç kimseye bir şey anlatamıyordum ama bu kriz anında daha fazla susamayacaktım. Eve döndüğümde annem, her zamanki gibi bana okul hakkında sordu. Nihayet cesaretimi toplayıp başıma gelen her şeyi ona anlattım. Beni suçlamadan sonuna kadar dinledi. Birini bulduğum için büyük bir rahatlık hissettim, beni dinleyip anlayan biri. Annem artık bana daha yakın hissediyorum ve onunla konuşurken huzur buluyorum.
Dayanma ve Sabır
Günler geçiyor ve insanlar kalbimi parçalayan kelimelerle üzerime geliyor. Hakaretleri bir bir dayanak olmadan katlanıyorum. Aksine, gülüyorum ve şakalaşıyorum ama içimden hiçbiri gelmiyor. Hayatımın beni adaletsiz bir şekilde yargıladığı ve bana sadece acı verdiği hissini taşıyorum.
Çiçeklerin ve mutluluğun kokusunu taşıyan günleri özlüyorum. Şimdi iki dünya arasında yaşıyorum: Biri acı verici, diğeri ise acı çeken. Bu ıstırap içinde kendime güvenimi nasıl yeniden kazanabilirim?