Şeker Diyarı'nda sadece birkaç adım attıktan sonra, Amir ve Hala kendilerini bir rüyanın içindeymiş gibi hissettiler. Her şey parlak bir şekerlemeyle kaplanmış gibiydi ve çikolata ağaçları o kadar lezzetli görünüyordu ki, çikolata yapraklarından bir parça koparıp tatmaktan kendilerini alamadılar.
Hala dudaklarını yalarak, “Amir, burası gerçekten harika! Bu nasıl gerçek olabilir?” dedi.
Amir gülümseyerek, “Bilmiyorum, ama gerçek ve biz de gerçek bir maceranın içindeyiz gibi hissediyorum!” dedi.
Jelo, jöle gibi esnek zemin üzerinde hafifçe zıplayarak ilerliyordu. Neşeyle, “Hadi arkadaşlar, sizi görmek isteyen çok önemli biri var. Hükümdar Karima sizi bekliyor,” dedi.
Amir, “Hükümdar Karima kim?” diye sordu.
Jelo, saygılı bir sesle, “O, Şeker Diyarı'nın hükümdarı, hem tatlı hem de bilgedir. Bu dünyanın tatlılık ve lezzet dengesi onun sayesinde korunur, ancak son zamanlarda büyük sorunlarla karşı karşıya. Size her şeyi açıklayacak,” diye yanıtladı.
Üçü, nane şekerleriyle kaplı bir yol boyunca yürümeye devam ettiler ve sonunda Şeker Diyarı'nın ortasında büyük bir saraya ulaştılar. Saray tamamen kek ve reçel katmanlarından yapılmıştı ve duvarlarında krema ve tereyağından yapılmış sanatsal desenler vardı.
“Vay canına!” diye hayranlıkla bağırdı Hala, gözleri parıldayarak. “Bu sarayı yiyebilir miyiz?”
Jelo gülerek, “Ah hayır, bu sarayı yiyemezsiniz! Bu, özel bir şekerden yapılmış, yenmez. Hadi, hükümdar içeride sizi bekliyor,” dedi.
Amir ve Hala saraya girdiler ve karamelden yapılmış devasa bir kapının önünde durdular. Kapı açıldığında, kendilerini büyük bir salonda buldular. Salonun ortasında, çikolata pastasından yapılmış bir tahtta oturan Hükümdar Karima vardı. Şeker parçalarından yapılmış bir taç takıyordu ve krema ile fındıklarla süslenmiş parlak bir cüppesi vardı.
Karima, nazikçe gülümseyerek, “Hoş geldiniz, Amir ve Hala. Sizi bekliyordum,” dedi.
Amir, etrafına hayranlıkla bakarak, “Gerçekten... Gerçekten buranın hükümdarı mısınız? İsimlerimizi nasıl biliyorsunuz?” diye sordu.
Karima gülümseyerek, “Şeker Diyarı'nda, ziyaretçilerimiz hakkında her şeyi biliriz. Buradasınız çünkü bu dünya sizin yardımınıza ihtiyaç duyuyor,” dedi.
Hala merakla öne doğru eğilerek, “Ne oldu Hükümdar? Sorun nedir?” diye sordu.
Karima iç çekerek, “Burada, Şeker Diyarı'nda işler yolunda gitmiyor. Barak adında bir yaratık var, şeker kristalinden yapılmış. Tüm şekerleri kendine almak ve dünyayı acı hale getirmek istiyor. Nadir şeker parçalarını çalmaya başladı ve şekerin tüm kaynaklarını ele geçirmeyi planlıyor,” dedi.
Amir ve Hala birbirlerine şaşkınlıkla baktılar. Amir, “Ama biz size nasıl yardım edebiliriz?” diye sordu.
Karima, “Buradasınız çünkü ihtiyaç duyduğumuz iyilik dolu kalpler ve cesarete sahipsiniz. Mutluluk Şekeri'nin kayıp sihirli parçalarını bulup yerine geri koymanız gerekiyor, yoksa Barak hepsini toplayıp bu dünyayı ele geçirecek. Bu parçalar olmadan, Şeker Diyarı tamamen acılaşacak ve sizin dünyanızda insanlar artık tatlıların tadını çıkaramayacak,” dedi.
Amir heyecanla, “Bu sihirli parçaları nerede bulabiliriz?” diye sordu.
Karima, “Bu dünyada farklı yerlerde bulacaksınız, ama yol kolay olmayacak. Barak, adamlarını her yere yaydı ve dikkatli olmalısınız. Jelo, bu yolculukta size eşlik edecek,” dedi.
Hala, “Ben hazırım! Şeker Diyarı'nı kurtaralım!” diye haykırdı.
Karima gülümseyerek, “Başaracağınıza eminim. Ama başlamadan önce, bunu alın,” dedi ve her birine özel bir şeker verdi. Bu şeker, ihtiyaç anında onlara güç verecekti. “Bu şeker, zorluklarla karşılaştığınızda size yardımcı olacak, ama onu akıllıca kullanın,” diye ekledi.
Amir ve Hala, şekeri alıp teşekkür ettiler. Jelo eğilerek, “Hadi arkadaşlar, yolculuk başlıyor! Macera bizi bekliyor!” dedi.
Üçü, saraydan büyük bir heyecan ve kararlılıkla ayrıldılar. Şeker Diyarı'ndaki maceraları gerçekten yeni başlıyordu.