Barak’ın yenilmesinden ve son savaşın bitmesinden sonra, kötülüğün ve karanlığın kaynağı olan Şeker Kalesi’nde bir sessizlik hâkimdi. Amir, Hala ve Jelo, Barak’ın karanlık enerjisinin toza dönüşüp ortadan kaybolmasından sonra aydınlanan ve güzelleşen büyük salonda duruyorlardı. Şeker Diyarı, tekrar renklerle ve hayatla dolmuştu.
Hala, ışıkla dolan kaleye bakarak, “Her şey bitti... Barak gitti ve dünya eski haline döndü,” dedi.
Amir gururla başını sallayarak, “Harika bir iş çıkardık. Şimdi, tüm sihirli parçaları Hükümdar Karima’ya geri götürmemiz gerekiyor, böylece Şeker Diyarı’ndaki denge tamamen geri sağlanabilir,” dedi.
Jelo sevinçle, “Hükümdar buna çok sevinecek. Gerçekten Şeker Diyarı’nın kahramanlarısınız,” diye ekledi.
Üçlü, kaleden çıkarak rahatlamış ve gururlu bir şekilde yürümeye başladılar. Gökyüzü masmavi ve berraktı, güneş dünyayı tekrar aydınlatıyordu ve etraftaki tüm şekerler renkli ve lezzetli hale gelmişti. Eskiden karanlık ve solgun olan ağaçlar, eski canlılıklarına geri dönmüş, donmuş ya da acı tatlı olan çikolatalar şimdi taze ve tatlı hale gelmişti. Şeker Diyarı, yeniden hayat doluydu.
Yürürken, Şeker Diyarı sakinleri onları sevinçle ve tezahüratlarla karşıladı. Herkes, Amir, Hala ve Jelo’nun dünyayı kurtarmak için neler yaptığını biliyordu ve büyük bir şükranla onlara kollarını açmıştı. Hatta maceraları sırasında tanıştıkları karamel örümcekleri ve bulut ejderhaları gibi küçük büyülü hayvanlar bile değişmiş, dostça ve neşeli hale gelmişti.
Sonunda, Hükümdar Karima’nın sarayına vardılar. Karima, sarayın kapısında onları sıcak bir gülümsemeyle bekliyordu. Onları görünce ilerledi ve sakin bir sesle, “Gerçekten bu dünyanın kahramanlarısınız. Kimsenin mümkün olduğuna inanmadığı bir şeyi başardınız,” dedi.
Amir, sihirli parçaların bulunduğu çantayı açtı ve parçaları tek tek çıkararak Hükümdar Karima’ya verdi. Her parça parlak ve renkli bir ışık yayıyordu ve Karima, tüm parçaları birleştirdiğinde, bu parçalar parlak bir ışık topu haline geldi ve Şeker Diyarı’nın tüm güzel renklerini yansıtıyordu.
Karima, ışıldayan sihirli topa bakarak, “Bu sihirli parçalar, Şeker Diyarı’ndaki dengenin sırrıdır. Onları yerlerine geri koyarak, bu dünyaya kalıcı barış geri dönecek ve Barak gibi kimse bir daha tehdit edemeyecek,” dedi.
Karima ellerini kaldırdı ve ışık topunu gökyüzüne fırlattı. Top hızla dönmeye başladı ve gökyüzünü kaplayan parlak bir ışık huzmesi yaydı. Bir anda, dünya tamamen ışıkla kaplandı ve denge yeniden sağlandı.
Hala gökyüzüne bakarak, “Çok güzel, tıpkı bir rüya gibi,” dedi.
Jelo başını sallayarak, “Bu, uğruna savaştığımız dünya. Şimdi olması gerektiği gibi; sevgi, şeker ve mutlulukla dolu,” dedi.
Hükümdar Karima, gülümseyerek, “Amir, Hala, siz cesaretin ve sevginin bir örneğisiniz. Sayenizde, Şeker Diyarı güvende ve mutlu kalacak. Artık dünyanıza dönebilirsiniz, ama bilin ki hepimizin kalbinde kahramanlar olarak kalacaksınız,” dedi.
Amir ve Hala birbirlerinin ellerini tutarak, “Bu yeri özleyeceğiz, ama onu her zaman kalbimizde taşıyacağımızı biliyoruz,” dedi.
Dünyalarına dönmeden önce, Karima onlara Şeker Diyarı’ndan bir hatıra olarak özel bir şeker verdi. “Bu şeker asla erimeyecek ve her zaman bu macerayı ve gösterdiğiniz cesareti hatırlatacak,” dedi.
Amir, özel şekeri tutarak gülümsedi ve “Bunu hep saklayacağız,” dedi.
Sonra, büyülü bir anda, Amir ve Hala kendi dünyalarına geri döndüler. Kendilerini, ilk başta girdikleri şekerci dükkanının önünde buldular. Ancak bu sefer, gerçek dünya daha da güzel görünüyordu. Hala, Amir’e gülümseyerek, “Bir gün Şeker Diyarı’na geri döneceğimizi düşünüyor musun?” diye sordu.
Amir gülümseyerek, “Belki... Ama geri dönmesek bile, bu dünyayı her zaman hatırlayacağız,” dedi.
Sonra şeker almak için dükkâna girdiler, ama bu sefer şeker, onlar için sadece lezzetli bir tat olmaktan çok daha fazlası anlamına geliyordu. Bu şeker, unutulmaz bir maceranın, cesaretin ve dostluğun simgesiydi.
Ve böylece, Şeker Diyarı’na denge geri döndü. Amir ve Hala ise, sıradan yaşamlarına döndüler, ama kalpleri, başardıkları şeylerle doluydu.