Öldür Beni Anne Bende Toprak Kokmak İstiyorum

Bende Toprak Kokmak İstiyorum Öyküsü Oku
Kalbimin hiç tanımadığı duyguları daha yeni yeni hissetmeye başladığı dönemlerdi. Çevremde bir sürü erkek ve kız arkadaşlarım vardı ama bir gariplik vardı, mutlu değildim sanki aradığım başka bir şeydi, her akşam eve gelir odama çekilir ağlardım, ne oluyordu bana anlamıyordum.

Bir gün yine arkadaşlarla beraberdim, beraberdim derken nasıl bir beraberlik, onlar ile bir araya toplanır gülüp eğlenirken ben ise bir kenara çekilip içindeki fırtınaları dinliyordum.
Her zamanki gibi artık arkadaşlarım da alışmıştı bu durumuma, yanıma gelip oturduğunu hiç fark etmemişim. Ta ki sanki çok derinlerden gelen bir SELAM sesini duyana kadar, selam dedim bende, neden yalnız oturuyorsun dedi bilmiyorum dedim. Kimse seni anlamıyor, hatta kendin bile kendini anlamıyorsun değil mi dedi? Evet dedim ben de bu yüzden yanına geldim zaten dedi bende aynı durumdayım.

Seni arkadaşlarından ayrı derin düşüncelere dalmış görünce, işte benim gibi bir daha dedim ve ilk defa onun yüzüne baktım o anda kalbim durdu sanki. Donup kalmıştım ne zaman ayrıldık, eve nasıl geldim bilmiyorum o gün sürekli onu düşündüm sanki aradığım şey buydu hissedebiliyordu bunu.

O günden sonra her gün buluşmaya başladık, evleri iki mahalle kadar uzaktaydı bizim mahallede akrabaları var, ilk tanıştığımız gün onlara gelmişler. Böylece aylar geçti artık ailemizde biliyordu ya ben onlara gidiyordum ya da o bize geliyordu yani her günümüzü birlikte geçiriyorduk. Ama ikimiz de anlayamadığı bir şey vardı birbirimizi çok seviyorduk, görmeden yapamıyorduk, arkadaşlık değildi bu, çünkü diğer arkadaşlarımızı da seviyorduk.

Bu çok farklı bir şeydi kimseye soramıyorum, nasıl soralım ki, biz bile bilmiyorduk ne olduğunu. Bu çok yoğun duyguların etkisiyle bazen mutluluktan bulutlara kadar çıkıyorduk, bazen de o küçük kalplerimize sığdıramadığımız ve bir türlü anlayamadım hisler dünyasında sebepsiz yere ağlıyor gözyaşlarımızı birbirimize hediye ediyorduk…

Belki size saçma gelecek ama birbirimize ilk gördüğümüz günü anlatmıştım, ondan sonra ilk buluşmamızda biraz konuştuktan sonra bir ara göz göze gelmiştik ve daha ne olduğunu anlayamadan ikimizde sebepsiz yere birden ağlamaya başlamıştık, hem de ne ağlama, sanki hiç bitmeyecek gibiydi. Göz yaşlarımız işte o günden sonra bir daha birbirimizin yüzüne uzun süre bakamadık, hatta çoğu zaman sırtlarımız birbirimize dönük oturduk.

Ta ki bir akşam bizim evin zili uzun, uzun çalana kadar. Kapıyı annem açtı gelen onun teyzesinin kızıydı anneme bir şeyler söyledi, annem de hemen babam da bir şeyler konuşup bana da sen evden ayrılma biz hemen geliyoruz diyerek acele ile çıktılar.

Ben de hemen arkalarından çıktım, hava kararmıştı beni görmesinler diye onları ve uzaktan takip ettim biraz gittikten sonra bizim evin biraz ilerisinde bir market vardı, orada bir kalabalık gördüm, oraya gidiyorlardı biraz daha yaklaşınca babam koşmaya başladı.

Yerde yatan biri vardı, bende biraz daha yaklaştım babam yerde yatan kişiyi kucağına almıştı. Birkaç adım daha yaklaştım ve kalbime binlerce ok birden saplandı.

Sanki yerde yatan benim meleğimdi, o da beni gördü elleri ile bana gelme diye işaret yaptı ve bana bir şeyler söylemek için ağzını açtığında ağzından kan boşaldığını gördüm. Yanına gittim, o güzel başını babamın kucağından kendi kucağıma aldım hafifçe gülümsedi ve bak dedi ne yapmışsın yeni gömleğine,

onun kanına bulanmış gömleğimi göstererek iki hafta önce doğum günümde o almıştı ve birden başını karanlıkta benim seçemediğim kazanın olduğu bir yere çevirip tüh ya, dedi.

Ne demek istediğini anlamamıştım, başımı tekrar çevirdiğinde ölmüştü. Ondan sonrasını hatırlamıyorum,

onun kanına bulanmış gömleğimi göstererek iki hafta önce doğum günümde o almıştı ve birden başını karanlıkta benim seçemediğim kazanın olduğu bir yere çevirip tüh ya, dedi. Ne demek istediğini anlamamıştım, başımı tekrar çevirdiğinde ölmüştü. Ondan sonrasını hatırlamıyorum,

gözümü evde açtım orada bayılmışım. Beni doktora götürmüşler sakinleştirici falan yapmışlar uzun süre baygın halde yatmışım kendime gelir gelmez ağlamaya başladım, kimse müdahale etmedi. Doktor ağlarsa müdahale etmeyin demiş ve tekrar kendimden geçene kadar ağlamışım. Ondan sonraki günlerde gözyaşım hiç dinmedi. Aradan iki ay falan geçmişti, bir gün anneme gitmek istediğimi söyledim, annem önce kabul etmedi ama yalvarmalarıma dayanamayıp bir şartla kabul etti.

Gideriz ama orada ağlayıp annesini üzmeyeceğine söz verirsen dedi, ben de söz verdim ve gittik. Bir süre oturduk ama ben kendimi zor tutuyorum ağlamamak için, bak oldum dedi annesi, birbirimizi ne kadar çok sevdiğinizi hepimiz biliyoruz, ne kadar üzüldüğünüzde biliyorum ama senden bir ricam var dedi, kızım son nefesini senin kucağında vermiş.

Bana son anlarını anlatmanı istiyorum dedi, şaşırdım nasıl anlatabilirim ki, anneme baktım boynunu büküldü. Ben de onu üzmeyecek şekilde anlattım, ama bir ara karanlıkta bir yere bakıp tüh ya dediğini anlamadığımı söyleyince, annesi bana sarılıp öyle bir ağlamaya başladı ki, ben de zaten zor tutuyordum kendimi ikimiz de uzun süre ağladık.

Biraz sakileştikten sonra artık bu dünyada yaşamam için bir sebebin kalmadığına karar vermeme sebep olan şeyi anlattı. O gün annesi evlerinde benim çok sevdiğim bir yemeği yapmış. Anne demiş bu yemeği Ayhan çok sever, bizim yiyeceğimiz kadarını ver ben Ayhanlara gidip onunla beraber yiyeceğim demiş. Annesi de yalnız göndermemek için yakınlarda oturan teyzesinin kızıyla bize göndermiş,

yolda gelirken teyzesinin kızı, sen biraz bekle ben marketten içecek bir şeyler alayım demiş. Kaldırımda beklerken bir araba vurup kaçmış. Bize yakın oldukları için teyzesinin kızı hemen bize haber vermeye gelmiş. O akşam ve karanlığa bakıp tüh ya dedi şey de bana getirdiği yemekleri dökülmüş olmasına üzüldüğü içinmiş.

Son anılarını yaşayan birisinin canından daha çok, bana getirdiği yemeklerin dökülmüş olmasına üzülecek kadar seven bir kalp daha var mıdır şu lanet dünyada? Başkasını sevebilir miyim artık?

Âşık olabilir miyim? Tahammül edebilir miyim artık saçma sapan şeylerin adını aşk koymalarına? Bizim yaşadıklarımızı bilmesek de gerçek aşktı. Bunu şimdi biliyorum ama o bilmiyor.

Bir gün birbirimize bir söz vermiştik, hangimiz önce ölürse diğerimiz cennetin kapısında bekleyecekti, şimdi ben de bilmeden yaşadığımız o tarif edilmez duygunun gerçek aşk olduğunu. O aşkı sonsuza kadar yaşayacağımız cennetin kapısında beni bekleyen meleğin ne anlatmak için gelmesi için her gün yalvarıp dua ettim, beni ona kavuşturacak kişi bekliyorum Azraili… O öldükten sonra…

Bugün hafta sonu, aşkımla buluşacağız, en güzel elbiseleri giymeliyim. Hangi gömleğimi giysem acaba? Yanakları gibi kırmızı olanından mı yoksa gözleri gibi kapkara olan mı? Ya da kazanın olduğu gün kanıyla üzerine çiçekler yaptığı gömleğimi mi? Ne kazası, ne kanı! Nereden çıktı şimdi, off! Ben en iyisi son buluşmamızda başını omzuma koyduğu o kokan gömleği giyeyim.

Evet evet bu daha iyi, anne ben çıkıyorum. Annesi Oğluna ‘ona mı’?  Tabi ki anne yaa, her hafta sonu kiminle buluşurum ben? İyi de neden ağlıyorsun, şimdi gidip annesinden de izin almalıyım.

Günaydın, müsaade ederseniz kızınızla gezeceğiz biraz, kızın annesi, tabii oğlum ona iyi bak olur mu? Bu da ağlıyor ne oluyor bunlar anlamıyorum. Koşar adımlarla gidiyorum aşkıma off, bu yolda ne kadar uzun. Her zamanki gibi bekçi amca karşılıyor beni, Hoş geldin oğlum, o da seni bekliyordu. Biliyorum,

günaydın aşkım ben geldim bak hala yatıyor hem de bembeyaz gelinliği ile. Yanaklarına küçük bir öpücük kondurup uyandırıyorum onu, her zamanki gibi toprak kokuyor meleğim uzatıyor kollarını yattığı yerden tutuyorum ellerinden, tüy kadar hafif. Ne kadar da güzel meleğim, meleğim bak koskoca adam dağılıyor, iyi eğlenin olur mu diyor kirli sakallarından süzülen yaşları silerek bekçi, Allah’ım onunla oluncaya kadar mutluyum ki. Bir ara yine göz göze geliyoruz bakmamalıydık, yine ağlayacağız. Ne kadar ağladığımızı akşam ezanı duyunca anlıyorum işte, bugün de bitti gitmeliyim, bekçi amca kızar sonra.

Hadi meleğim sen yat ben haftaya yine gelirim bir gün diyorum. Bende bir gün bembeyaz damatlıklarımı giyip geleceğim yanına… Kapkara gözlerini açarak yalvarırcasına çabuk gel olur mu diyor yakından meleğim.

Çok yakında biliyorum, şimdi iyi geceler öpücük olmadan uyuyamaz bir tanem yanaklarına bir öpücük konduruyorum, yine o toprak kokusu…

Ben geldim anne, hoş geldin oğlum. Öldür beni anne, bende toprak kokmak istiyorum…



Okuma Ayarları


Arka Plan Rengi