Fare: -Yapa bilirim. Fare küçük gümüş bir çalı çalmış, sesi duyan yüzlerce fare birden odayı doldurmuş, hepsi farenin etrafında toplanmış. Fare önlerinde dimdik ve vakur bir şekilde oturmuş. Fare: – Hepiniz bana en iyi buğday tanesini getirin. Veyko’nun şaşkın bakışları sürerken, tüm fareler ortadan kaybolmuş. Döndüklerinde her biri bulabildiği en iyi buğday tanesini getirmiş. Buğday tanelerini alan fare çok güzel bir somon pişirmiş. Üç erkek kardeş ekmekleri babalarına götürmüş. En büyük oğlu Çağatay ekmeğini sunmuş.
Babası: -Çok güzel, bu ekmek bizim gibi çok çalışanlar için iyidir. Ortanca oğul arpadan yapılmış bir ekmek getirmiş. Babası: -Arpada çok iyidir. Veyko da beyaz ekmeği sunmuş. Babası: -Ne beyaz ekmek Veyko, sevgilin çok ama çok zengin olmalı. Birinci kardeş : -Elbette bize Prenses olduğunu söylemedi mi? Ee Veyko Prenses bu kaliteli buğdayı nasıl buldu? Üçüncü kardeş: -Gümüş bir zili üç kere çalıyor ve hizmetkarları ona ne isterlerse getiriyor. Babası: -Üç gelin adayı da beni mutlu etti, üçü de çok güzel ekmekler yapmış ama onları eve getirmeden önce her birinin benim için bir şey dokumasını istiyorum.
Birinci kardeş: -Sevgilim çok iyi bir dokumacıdır. İkinci kardeş : -Benim ki de. Veyko tek kelime etmemiş çünkü farenin bir şey dokumayacağına eminmiş. Ormanda ki kulübeye gitmiş, fare onun kaygılı olduğunu hissetmiş nedenini sormuş. Üçüncü kardeş:
– Ne yazık ki yapamazsın, dokuma yapan bir fare duymadım yapabilir misin? Fare: -Elbette Veyko’nun sevgilisi onun için her şeyi yapar, fare yine gümüş çanı çalmış ve yüzlerce fare ortaya çıkmış önüne oturarak emrini beklemişler. Fare: -Hepiniz bana en kaliteli keten lifini getireceksiniz, fareler emre uyarak ortadan kaybolmuş. Döndüklerinde bula bildikleri en kaliteli elyafı getirmişler, fare güzel bir çarşaf dokumuş.
Çarşaf öyle inceymiş ki onu bir ceviz kabuğuna koymuş, bunu götür Veyko umarım babanın hoşuna gider. Veyko kabuğu yanına alarak evine dönmüş, iki abi sevgililerinin dokuduğu kumaşları sunmuş. Babası: -Kaba pamuk dokuma, harika değil ama iyi sonra ortanca oğul sevgilisinin dokumasını babasına sunmuş. Babası: -Pamuk ve keten karışımı bu daha iyi, sen ne getirdin Veyko? Veyko ceviz kabuğunu çıkarmış, abileri ona gülmüşler. Birinci kardeş: -Babam kumaş dokumalarını istedi, kabuk istemedi.
Babaları kabuğu açınca gülmeyi kesmişler, gördükleri en güzel keten çarşafmış bu. Babası: -Vay canına bunu nasıl başardı? Üçüncü kardeş gümüş zili üç kez çaldı ve hizmetkarlarından en kaliteli elyafı istedi sonra da senin için dokudu. Babası: -Veyko anlaşılan sevgilin bir Prenses, şimdi müstakbel eşlerinizi eve getirebilirsiniz. Hepsiyle tanışmak istiyorum, yarın getirin. Fare bunu duyunca bayram etmiş, güzel giyinmiş gümüş çalı çalmış ve bir arabayla beş arabacı istemiş.
Hemen ceviz kabuğunda bir araba ve onu çeken beş fare belirmiş, Veyko bunu Gürünce şaşırmış. Fare arabaya binmiş, önde arabacı arkasında ise bir hizmetkarı varmış. Veyko’nun evine olan yolculukları başlamış. Veyko arabanın yanında yürüyormuş. Üçüncü kardeş:
-Hiç merak etme sana çok iyi bakacağım, ayrıca babamı da merak etme o çok iyi bir insandır. Ormanda yürürlerken bir kasabanın yakınına gelmişler, kasabanın içinden bir nehir geçiyormuş.
Nehrin üstündeki bir köprüyü geçmeleri gerekiyormuş, köprüden geçerken birden bire ters yönden bir adam gelmiş. Ona doğru yaklaşan bir grup fareyi görmüş, gülerek hepsini bir tekmeyle Nehir’e yollamış. Üçüncü kardeş: -Ne yaptın sen? bunu neden yaptın? sevgilimi nehre attın boğulacak şimdi!
Adam: – Sevgilin mi? o fareler mi? Adam katıla, katıla gülerek gitmiş. Veyko fareye çok üzülmüş. Aşağı nehre bakmış ama hiç bir yerde onları görememiş. Üçüncü kardeş: -Zavallı küçük sevgilim, boğulman beni öyle üzdü ki.
Bunu söyleyen Veyko dönmüş, nehrin diğer kıyısında duran çok güzel bir kupa arabası görmüş. Arabayı beş parlak at çekiyormuş, arabanın içinde gördüğü en güzel kız oturuyormuş. Arabanın güzelliği Veyko’yo büyülemiş, arabaya doğru yürümeye başladığında. Prenses: -Veyko neden yanıma oturmuyorsun? Üçüncü kardeş: -Ben mi? Prenses: –Fareyken beni sevgilin olarak kabul ettin, tekrar Prenses olduğuma göre beni hiç terk etmeyeceğine eminim.
Üçüncü kardeş: – Fare sen miydin? Prenses: -Evet kötü bir büyünün etkisinde olan bir Prensestim, beni sevgilin olar kabul etmesen ve o adam beni boğulmaya bırakmasaydı büyü bozulmayacaktı. Büyü artık kalktı, artık babanla tanışabilir seninle evlenebilirim. Krallığıma gideriz. Veyko’nun evine gitmişler, Veyko’nun babasıyla, abileri Veyko’nun sevgilisinin bir Prenses olduğunu görünce afalanmış’lar Üçüncü kardeş: -Baba, işte sevgilim. Babası: -Sevgilin gerçekten bir Prenses, onu nerden buldun.
Üçüncü kardeş: -Onu ormanda buldum, ağacın gitmemi gösterdiği yönde. Babası: -Ağacın gösterdiği yönde, eş bulmanın en iyi yolunun o olduğunu hep duymuştum. İkinci kardeş: -Bizim ağaçlarımızda orman yönünü gösterseydi. Üçüncü kardeş: -Bizde birer Prenses bulurduk.
Oysa yanılıyorlardı, Veyko küçük fareye iyi davrandığı için Prensese kavuşmuştu. Veyko’nun babası onlara mutluluk diledi ve evlendiler, birbirlerine nazik ve dürt davrandıkları için mutlu oldular. Birbirlerini gönülden sevdiler.