Bir zamanlar yaşlı bir çiftçi varmış, üç oğluyla birlikte bir köyde yaşarmış. Üçü de genç ve yakışıklıymış çiftçi oğullarıyla gurur duyarmış, yeter artık evlenme vakitlerinin geldiğini düşünmüş. Çiftçi: -Bakın evlatlarım evlenme yaşına geldiniz, kendinize bir eş bulmanızı istiyorum. Hepinizin eşiyle güzel bir yaşam sürdürmesini umuyorum. Birinci kardeş: -Ama baba kendimize nasıl eş bulacağız? İkinci kardeş: -Evet baba kendi kendimize eş bulmamız zor olacaktır.
Üçüncü kardeş: -Tamam istediğini yapacağım baba ama lütfen bize yol göster. Çiftçi: -Elbette göstereceğim, eş bulmak için bir aile geleneğimiz var onu sürdürmelisiniz. Bir balta alın ve çiftliğimizdeki bir ağacı kesin, ağacın düştüğü yönü takip ederek eşinizi bulun. Ama ağacı kesmeden önce bir ağaç dikmeli ve o ağaca iyi bakacağınıza söz vermelisiniz. Tüm kardeşler: -Tamam baba.
Büyük kardeş: -Baba bunu neden yapıyoruz. Çiftçi: -Kesmeden önce başka bir ağacı dikiyoruz, çünkü ağaçlar bizim için önemlidir, ağacı öyle hemen kesemezsin, ağaç dikmeli ve daha çok ağaç yetiştirmelisin. Oğulları babalarının isteğine uymuş, her biri önce bir ağaç dikmiş sonrada bir ağaç kesmiş.
En büyük oğlunun kestiği ağaç kuzey yönünü devrilmiş. Birinci kardeş: -Kuzey bence gayet iyi, hoşlandığım kız o yönde yaşıyor. Kuzeye gidip ona evlenme teklifi edeceğim.
Ortanca oğlunun kestiği ağaç güney yönüne düşmüş. -Bu ağaç nasıl hoşlandığım ve sık, sık dans ettiğim kızın güney yönünde yaşadığını biliyor hemen güneye yolculuğa çıkacağım. En küçük oğlunun kestiği ağaç orman yönüne düşmüş. Büyük kardeş: – Şuna bak o yöne mi gideceksin? İkinci kardeş: -Hey Veyko ormanda kiminle evleneceksin, kurtla mı? Geyikle mi? Üçüncü kardeş: -Ben o ağacın düştüğü yönde ilerleyeceğim ve hayatta ki eşimi o yönde bulacağıma eminim.
Üç kardeş yolculuklarına başlamış. Büyük oğul kuzey yönüne giderek, eskiden beri sevdiği kıza evlenme teklifi etmiş. Kızda teklifi hemen kabul etmiş. Ortanca oğul güneye gitmiş ve kız arkadaşına evlenme teklif etmiş, kız onunla evlenmeye dünden razıymış. Veyko ormana gitmiş uzun, uzun yürümüş ama insana rastlayamamış. Hüsrana uğramış ve yorulmuş. Sığınacak bir yer ararken ormanda küçük bir kulübe bulmuş. Veyko kulübeyi görünce çok şaşırmış, içeri girmiş ama kimse yokmuş bir fare dışında kulübede canlı yaşamıyormuş. Üçüncü kardeş: -Burada kimse yok.
Fare: -Bunu nasıl söylersin, ben bordayım. Üçüncü kardeş: -Sen sadece bir faresin, insan değilsin ki. Fare: -Bu ormanda ne işin var? Üçüncü kardeş: -Sevgilimi arıyorum burada. Fare: -Bu ormanda mı? Sence burası sevgilini bulacağın bir yer mi? Üçüncü kardeş: -Hayır ama eğer elimden geleni yaparsam onu bula bilirim ama burada insan olmadığı için endişeliyim, evime müstakbel eşimle dönmesem utanç verici olacak. Fare: -Üzgünüm bu ormanda kız bulamazsın.
Sevgilin olarak beni götürsen olmaz mı? Üçüncü kardeş: -Ama sen bir faresin seni sevgilim olarak nasıl götürürüm. Fare: – Bana güven Veyko, fare olsam da seni seveceğim ve sana hep dürüst davrana cam. Üçüncü kardeş: -Evet ama… Fare Veyko’yo ikna etmeye başlamış, onun için dans etmiş çok güzel bir şarkı söylemiş. Yorgun Veyko’ya fare çok güzel eğlendirmiş, dansla şarkı bitince fare Veyko’nun kararını beklemeye başlamış.
Ona sevgiyle bakıyormuş. Üçüncü kardeş: -Seni sevdim , sevgilim olmanı kabul ediyorum. Fare bunu duyunca sevinçten havalara uçmuş. Veyko’ya dönene kadar bekleyeceğine söz vermiş. Üç kardeşte evlerine dönmüş. Çiftçi: -Söyleyin evlatlarım eşlerinizi buldunuz mu? Birinci kardeş: -Kendime çok güzel bir eş buldum, gül gibi dudakları var.
İkini kardeş: -Benim eşimde çok güzel, uzun altın rengi saçları var. Birinci kardeş: -Ne oldu Veyko eşinin keskin dişleri ve uzun sivri kulakları olmalı.
Üçüncü kardeş: -Lütfen gülme abi sevgilim çok kibar kaliteli elbise giyen, çıtı, pıtı bir şey. İkinci kardeş: -Bir Prenses olmalı o halde. Üçüncü kardeş: -Evet ve bana şarkı söyleyince çok mutlu hissediyorum. İki abi Veyko için pekte mutlu olmamış. Birkaç gün geçmiş ve babaları gelinleri sınamaya karar vermiş, oğullarını çağırarak onlara şöyle demiş, “sevgililerinizin iyi bir aşçı olup olmadığını bilmek istiyorum, benim için ekmek pişirmelerini isteyin.
Abileri bunu kabul etmiş ancak Veyko sessizmiş, bir farenin ekmek pişiremeyeceğini bildiği için endişeye kapılmış, ormana doğru yola çıkmış. fare onu gördüğüne çok sevinmiş. Fare: – Hemen döneceğini biliyordum, ne oldu kaygılı görünüyorsun? Üçüncü kardeş: – Babam müstakbel eşlerimizin ekmek pişirmesini istiyor ama sen pişiremezsin, abilerim bana çok gülecek. Fare: -Ya pişire bilirim dersem, abilerin sana gülmeyecek. Üçüncü kardeş: -Hiç ekmek pişire bilen fare duymamıştım.