Ülkenin birinde, güzelliği dillere destan bir kraliçe varmış. Tek isteği bir çocuk olan kraliçe, sonunda kavuşmuş isteğine. Kral ve kraliçenin çok güzel bir kızları olmuş.
Ancak kraliçe güzel kızına doyamamış. Doğumundan kısa bir süre sonra, amansız bir hastalık onu alıp götürmüş. Kraliçenin son dileği; kızına ”Pamuk Prenses” isminin konmasıymış.
Kraliçenin ölümünün üzerinden çok geçmeden, tekrar evlenmiş kral. Yeni kraliçe de çok güzelmiş ama kalbi kötülüklerle doluymuş. Büyücülük yapan ve kimse tarafından sevilmeyen biriymiş.
Zaten kralı da, yaptığı bu büyülerle kendisine aşık etmiş. Kötü kraliçe, her gün sihirli aynasının karşısına geçip, hep aynı soruyu sorarmış.
-Sihirli aynam söyle bana! Benden güzeli var mı dünyada?
– Hayır yok kraliçem! Ayna her gün bu cevabı veriyormuş kraliçeye. Ama bir gün ayna, farklı bir cevap vermiş kötü kalpli kraliçenin sorusuna.
-Siz güzelsiniz kraliçem ama Pamuk Prenses sizden çok daha güzel. Bu cevap karşısında çok kızmış kraliçe. Hemen askerlerine emir vermiş.
–Pamuk Prenses‘i ormana götürüp öldüreceksiniz! Demiş.
Ama herkes gibi askerler de çok seviyorlarmış Pamuk Prensesi. Ona bir türlü kıyamamışlar. Sonunda ormana götürüp, saraya dönmemesi konusunda uyarıp, orada bırakmışlar.
Pamuk Prenses yolu bilmediği için, yürümüş ormanın derinliklerine. Bir süre sonra, şirin ama küçücük bir ev görmüş.
Kapısı açık olan evden girmiş içeri. Sadece ev değilmiş küçük olan. İçindeki her şey ufacıkmış.
Pamuk Prenses şaşkın şaşkın dolaşmış evin içinde. Sonunda yorgunluktan, bir yatağa kıvrılıp uyuyuvermiş. Uyandığında şaşkınlığı bir kat daha artmış. Çünkü etrafındaki adamlarda tıpkı ev gibi küçücükmüş.
-Biz misafir sevmeyiz, demiş içlerinden biri.
-Kimsin sen? Ne arıyorsun burada? Diye sormuş bir diğeri. Pamuk Prenses başından geçenleri bir bir anlatmış cücelere. Anlatılanları dikkatle dinleyen cüceler;
-Biz tam yedi cüceyiz ve bundan böyle hepimiz, seni korumakla görevliyiz, diye bağırmışlar. Bu arada, Pamuk Prenses‘in öldüğünü sanan kraliçe, aynı soruyu sormuş aynaya.
Tekrar aynı cevabı alınca, çılgına dönmüş kraliçe. Hemen bir cadı kılığına girip, dalmış ormanın içine. Kısa sürede bulmuş cücelerin evini ve hemen çalmış kapıyı.
Kapıyı açan Pamuk Prenses‘ten bir bardak su istemiş. Karşılığında da, kıpkırmızı bir elma vermiş. Pamuk Prenses daha elmadan bir ısırık almış ki, kendini bir anda yerde bulmuş.
Akşam eve gelen cüceler, prensesi yerde bulmuşlar. Hepsi ağlamaya başlamışlar. Tam bu sırada; oradan geçmekte olan bir prens, duymuş bu sesleri. Gelip prensesin güzelliğini görünce, bir anda aşık olmuş prense.
Dayanamamış ve bir öpücük kondurmuş Pamuk Prenses‘in yanağına. Bu öpücük bozuvermiş, kötü kalpli kraliçenin büyüsünü. Hepsi çok sevinmiş ve bu mutluluk bir ömür sürmüş. Kötülük bir daha hiç ortaya çıkmamış.